Salı, Haziran 30, 2009

KALP KIRILDIĞINDA NASIL BİR SES ÇIKARIR...???



Hiç kalp kırmamamız dileği ile.....

.........................



Güvercinin telaşlı kanat çırpışındaki ses mi..?
yoksa,
kelebeğin kanadındaki inadına sessiz bir çığlık gibi mi..?
ya da
tuz-buz olan bir sırçanın haykırışı gibi mi..?
nasıl bir sestir ki,
perişan eder bizi duyduğumuzda...???
ne kalpler kırdık bilmeden..
ya da bile bile......
ne setler koyduk aramıza bu kırılmış kalplerden de..
sonra aşmaya çabaladık durduk...
dokunmak istedik, ulaşamadık....
ulaşmak istedik,
kendi ellerimizle kurduğumuz setler engel oldu yine kendimize.....
oysa,
nasıl da kolaydı yıkıvermek han duvarlarını....
sıcacık bir gülümseme,
içten bir çift gözle birleştiğinde,
eritmez mi en büyük buzulları...???
esirgedik birbirimizden maliyeti sıfır olan gülümsemelerimizi ...
kolay geldi bencillik en dar anlarda...
koyuvermek... koyup kaçıvermek....
kaçarken bakmamak ardımıza ya da
bakıp da görmemek...
görüp de istememek...
her ne varsa...
oysa,
ne de kolaydı düşmanlığı yoketmek,
sıcacık bir gülümsemeyle...
olmaz dedik o bana düşman denemedik bile hiç...
korktuk belki de yanılacağımızdan..
oysa,
hayat ne de kısa..
düşünmek için bile vakit yokken...
bile bile zehir ettik günlerimizi..
kavgalarla..
itişip kakışmakla harcadık dünlerimizi....
ziyan ettik
hem düne...
hem bugüne...
hem de yarınlarımıza..
oysa,
demedik mi dün bitti..
yarın hayal...
bugünün tadını çıkar diye...
sahi, kalp kırıldığında nasıl bir ses çıkarır..?
duydunuz mu hiç..?
ben ne zaman dinlesem,
bir cam parçalanışı hissediyorum
peki ya SİZ..???

.............................

(kaynak:mailler)

Pazar, Haziran 28, 2009

Bir Kadının En Güzel Yeri Neresidir ?




Henüz kırılmamışsa kalbidir.
Kırılmışsa ,ıslak bakan gözleri.
Artık ağlayamıyorsa,
dudağının kenarına yerleşmiş hüznü.
Hüznü bile hissetmiyorsa artık,
buz tutmuş parmakları.
Isınmıyorsa,
konuşmuyorsa ve artık hiç gülmüyorsa..
Anılarda kalmış çocukluğudur.
Ama muhakkak tatlı bir yeri vardır kadının.
Yeter ki O’na,
severek bakan bir çift göz olsun üstünde.
Kadın,
sevenine gösterir,
severek gösterir sakladığı tadı...
(kaynak:mailler)

Cuma, Haziran 26, 2009

DERT AĞACI




Eski çiftlik evini tamir etmek için tuttuğum marangoz,
işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı.
Arabasının patlayan lastiği
onun işe bir saat geç gelmesine neden olmuş,
elektrikli testeresi iflas etmiş
ve şimdi de eski püskü radyosu çalışmayı reddetmişti.
Onu evine götürürken
yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu.
Evine ulaştığımızda beni,
ailesiyle tanışmam için davet etti.
Eve doğru yürürken
küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu,
dalların uçlarına her iki eliyle dokundu.
Kapı açıldığında;
adam şaşırtıcı bir şekilde değişti.
Yanık yüzü tebessümle kaplandı,
iki küçük çocuğunu kucakladı
ve eşine kocaman bir öpücük verdi.
Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde;
ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı
ve ona eve giderken gördüğüm olayı sordum.
'O, benim dert ağacım,' dedi.
'Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor,
ama şundan eminim ki o sorunlar,
evime, eşime ve çocuklarıma ait değil.
Bunun için bu sorunları
her akşam eve girerken o ağaca asıyorum.
Sabahları tekrar onları oradan alıyorum.
Ama komik olan ne biliyor musunuz?
Ertesi sabah onları almaya gittiğimde,
astığım kadar çok olmadıklarını görüyorum.
"Öfkeyle geçen her dakikanız,
mutluluğunuzdan çalınmış 60 saniyedir.
Dertlerinizi bir daha geri almamak üzere bir yerlere asın ve unutun."

Çarşamba, Haziran 24, 2009

Sevgiyi gerçekten bilenler...



Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
''Sevginin sadece sözünü edenlerle,
onu yaşayanlar arsında ne fark vardır?''
Bakın göstereyim demiş ermiş:
Önce,sevgiyi
dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak
onlara bir sofra hazırlamış.
Hepsi oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş
arkasından da derviş kaşıkları denilen
bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş
''Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz''
diye bir de şart koymuş.
''Peki ''demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden
bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına.
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar
öylece aç kalkmışlar sofradan .
Bunun üzerine ''Şimdi ....''demiş ermiş
''Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.''
Yüzleri aydınlık ,
gözleri sevgi ile gülümseyen
ışıklı insanlar oturmuş sofraya bu defa.
''Buyrun '' deyince
her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp ,
sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını.
Böylece ,
her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofardan.
''İşte '',demiş ermiş ve eklemiş:
''Kim ki hayat sofrasında
yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse,
o aç kalacaktır.
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa ,
o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.
(kaynak:mailler)

Pazartesi, Haziran 22, 2009

„Bir babanın doğum gününde oğluna mektubudur.. Görülmüştür“





Sevgili oğlum
Bugün tam on yedi yaşındasın
Görüyorum ki artık
Her şeyin farkındasın
Ama ne zaman ararsam seni
Ya diskoda
Ya barda
Ya da televizyon karşısındasın

Haklısın oğlum
Devir artık bu devir
Sen de çemberini çağına göre çevir
Senin neyine
Resim roman şiir
Senin neyine
Sanat vesair
Ne diyor meşhur televizyon büyükleri
Vur patlasın çal oynasın
Devir artık bu devir

Nasılsa
Son düğmesi de koptu insanlığın
Vefa can çekişiyor arka sokaklarda
Umut mendil sallıyor giden trenlerin ardından
Onur, adres arıyor mezarlıklarda
Dostluklar çöp tenekelerinde sahipsiz
Ve anahtar teslimi aşklar satılık köşe başlarında
Hem de üç kuruş mutluluklara...

Ama sen de haklısın
Sana mı kaldı
Kurtarmak vatanı
Sana mı kaldı
Uyandırmak yatanı
Sana mı kaldı
Duvara yapıştırmak
Bu memleketi satanı
Anasını ağlatanı....

Gel gör ki oğlum
Senin de kurtuluşun yok bu gidişten
Ne etsen- ne yapsan
Bir düğün
Bir bayram
Bir lale devri
Hangi ekrana baksan

Kim kiminle evleniyor
Kim kiminle çıldırıyor
Kim kime daldan dala
Gelinim olur musun diyor

Kimisi sahte gelin
Kimisi zengin bir prens
Kimisi de insanlıktan bir yudum bir nefes
Bekliyor da bekliyor

Bak her gün ayrı bir kanalda
Bambaşka bir 'ünlüler çiftliği'
Her kanalda şöhret olmanın dayanılmaz hafifliği
Ve işte böyle
Pazara dökülüyor bir bir
Herkesin yumak yumak ipliği
Yıllar var ki oğlum
Birileri işte
Bizi hep böyle gözetliyor...
Ve sen de görüyorsun ki
Bu sahneler
Bizi ne de güzel özetliyor

Kimin umurunda yarınlar
Kimin umurunda çocuklar
Kimin umurunda bu isyankar çığlıklar
Bir kavgadır
Bir yarıştır
Bir rezalettir gidiyor.
Kime sorsan
Cevaplar dünden hazır
Halk böyle istiyor oğlum
Halk böyle istiyor
Gel gör ki
Bir reyting uğruna
Ne 'güneşler batıyor' oğlum
Ne güneşler batıyor....
(ahmet selçuk ilkan)
(kaynak:mailler)

Pazar, Haziran 21, 2009

ÇOK İLNİGÇ






Bir ignliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe,

kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş.

Öenlmi oaln brinci ve snonucnu hrfain yrenide omlsaımyış.

Ardakai hfralerin srısaı krıaşık oslada ouknyourumş.

Çnükü kleimlrei hraf hraf dğeil btüün oalark oykuorumuşz.

Bakın nasıl da düzgün okudunuz, ilginç değil mi?

(kyanka:mlailelr)

Cuma, Haziran 19, 2009

ÜSTÜ KALSIN


SÖYLEYİN HANGİ TREN GİDER BABAMA?...
HANGİ JETONU ATSAM GERİ GÖNDERİR SENİ BANA...
UMUDUNU YİTİRME DERDİN YA HANİ...
UMUT NERDE KALDI ŞİMDİ BANA SÖLESENE KAÇ PARA....
(HAYAT BUYSAN ÜSTÜ KALSIN)...
(kaynak:mailler)

Çarşamba, Haziran 17, 2009

SEVDIKLERINIZDEN DAHA DEGERLI HIC BIR SEY YOKTUR


Adam telaşlı,öfkeli bir halde hanımına bağırıp çağırıyordu.
Babalarının sesini duyan iki çocuk ise
yataklarından kalkıp salona gelmişti.
Babalarının öfkesini görünce
korkmuş,sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı.
Adam,çocuklara,hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:
-Söyledim değil mi,söyledim.
Bugün toplantı olduğunu,açık mavi gömleği ütülemeni söyledim.
“Kahverengi gömlekle gidiversen nolur!”muş.
Bugün sunum yapacağım,
karamsar bir görüntü mü vereyim,
dinleyenlerin içi kararsın,
bu da projeye verecekleri oyu etkilesin!
Bunu mu istiyorsun?
-Tamam bey bitti işte.
Adam açık mavi gömleği hışımla aldı;
-Bitti,tabi bitti
ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.
Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra,
yine eşini sakinleştirmeye çabaladı;
-Dün bundan da geç çıkmıştın,vakit var,yetişirsin.
-Anlamıyor ki,anlamıyor ki.
Bugün sunumu ben yapacağım.
Herkesten önce gitmeliyim ki,
gelecek önemli konuklara ‘Hoş geldin’ demeliyim.
Adam bir sürü söz daha söylenerek,
bağırarak çıktı,arabasını çalıştırıp uzaklaştı.
Hanımı,
direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi,
“Bir kaza yapmasa bari…”
Eşi uzaklaşınca,
çocuklarının yanına gidip sarıldı,rahatlatmaya çalıştı.
-Madem erkenden kalktınız,
hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim.
Mutfağa geçti,
zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için
hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı.
Ocağa haşlamak için yumurta koydu,
cezvede süt ısıtmaya başladı.
Masaya zeytin,peynir,reçel koymayı da ihmal etmedi.
Biraz sonra çocuklarına seslendi
-Kahvaltınız hazııır!
Çocuklar kahvaltıya otururken,
radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti.
Son dakika haberi anonsuyla,
radyonun sesini biraz daha açtı.
Radyoda zincirleme bir kaza haberi vardı.
Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız demişti spiker
ama kazanın yerini söylediği andan itibaren
o sandalyesine yığılıp kalmıştı.
Spikerin bahsettiği kaza yeri,
kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.
Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu,
her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi.
“Geç kaldım diye acele edip acaba o da…”
Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı,
hemen ayağa kalktı.
-Çocuklar,unutmayın ocağa yaklaşmak yasak.
Kahvaltınızı yapıp salona geçin,oynayın.
Benim acil bir yere uğramam gerek,
kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?
Çocukları uslu,söz dinler olduğu halde,
çok kısa süreli de olsa
evde yalnız bırakmak zorunda kalsa
tekrar tekrar tembihte bulunurdu.
Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı,
cebine de bir taksi parası aldı.
Kapıya yöneldiğinde
kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine
daha fazla dayanamayıp,ağlamaya başlamıştı.
Göz yaşlarını çocukları görmesin diye,
açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu.
İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar,
giderken kendisini kırması
ve çocuklarının önünde
bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı.
Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.
-Eğer ölürse,çocuklarım babalarını,
son gördükleri haliyle mi hatırlayacak?
Kalp kıran,öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?
Kapıdan çıkarken,
çocuklarına bir kez daha seslenecekti
ama artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi.
Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı
ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı.
Adam,bir an karısının ıslak yanaklarına baktı;
“Haberleri mi dinledin?” diye sordu.
Hanımı,konuşamadan sadece başıyla onayladı.
Adam, önce sarıldı,
sonra eşinin yanaklarını sildi.
Hanımı zorlukla sordu;
-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın,niye döndün?
-Kaza benim hemen yakınımda oldu.
O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım.
Eğer o kazada ölseydim…
O anda çocuklar da yanlarına gelmiş,
babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek,
annelerinin yanında durmuştu.
Adam,
bütün içten,samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı,
boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü.
-Ben bugün büyük bir hata yaptım
ve evden çıkarken,
sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum.
Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç.
Ne yapalım, ben de geri döndüm.
Her günü son günün bil!!!!
(kaynak:mailler)

Salı, Haziran 16, 2009

BUGÜN NEŞELENELİM


Bugün dünyayı istediğin bir renge boya.
Rengârenk batan günü al karşına.
Bir renk de kendinden kat.
Çocuklar gibi saf, temiz ve berrak.
Kapat gözlerini bir hikâye yarat.
Vazgeçme hissedilir biraz da sıcaklığını kat.
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut.
Çünkü varlıktır sevgiye en güzel kanıt.
Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama.
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver.
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana.
Mutlu yıllar, mutlu yıllar sana.......
(kaynak:facebook)

Cuma, Haziran 12, 2009

Ne kadar bilirsen bil!



Bir profesör konferans vermek üzere salona girmiş.
Ama bakmış ki salon,
ön sırada oturan seyis dışında boşmuş.
Konuşup konuşmama konusunda
tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:
- Buradaki tek kişi sensin.
Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam ben basit bir insanım,
bu konulardan anlamam.
Fakat ahıra gelseydim
ve bütün atların kaçıp
bir tanesinin kaldığını görseydim,
yine de onu beslerdim.
Bu sözlere hak veren profesör konferansa başlamış.
İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş,
konferanstan sonra da kendini mutlu hissetmiş,
dinleyicisinin de
konferansın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:
-Konuşmamı nasıl buldun?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam sana daha önce basit bir adam olduğumu
ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim.
Gene de eğer ahıra gelir ,
biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim,
onu beslerdim,
ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım.
Kıssadan hisse:
"Ne kadar bilirsen bil,
söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır."
Mevlana
(kaynak:mailler)

Salı, Haziran 09, 2009

KOCANIN ÇOK BiLENi...




Karıkoca birlikte tatile çıkarlar.
Gittikleri yerde kamp kurarlar.
Tatillerinin ikinci gününün akşamı
güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.
Birkaç saat sonra kadın uyanır
ve kocasını da uyandırır.
Adam uyku sersemidir;
güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:
'Ne oldu? Ne istiyorsun?' diye sorar.
'Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.'
Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:
-'Bunun için mi uyandırdın beni?
Baktım işte.
Bir sürü yıldız görüyorum,
ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.
Karısı tekrar sorar.
Peki, bu sana neyi gösteriyor?
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar:
'Teolojik olarak Allah'ın kudretini
ve kendi acizliğimizi görüyorum.
Felsefi olarak,
evrenin sonsuzluğunu
ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.
Astronomik olarak galaksilerin,
yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.
Yıldızların konumuna bakarak
saatin 3 olduğunu görüyorum.
Meteorolojik olarak da
bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.
Niye sordun bunu bana?
Sana neyi gösteriyor?
'Necati, çadırımız çalmışlar!..

İnsan çok bilince, burnunun ucundakini göremiyor demek ki...

Pazar, Haziran 07, 2009

BİR ZAMANLAR


Bir zamanlar,
Uzak Doğu'da,
artık yaşlandığını ve
yerine gececek birini seçmesi gerektiğini düşünen
bir imparator varmış.
Yardımcılarından ya da
çocuklarından birini seçmek yerine;
kendi yerine geçecek kişiyi
değişik bir yolla seçmeye karar vermiş.
Bir gün,ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve:
"Artik tahttan inip
yeni bir imparator seçme vakti geldi.
Sizlerden birini seçmeye karar verdim."demiş.
Gençler şaşırmışlar,ancak o sürdürmüş:
"Bugün hepinize birer tohum vereceğim.
Bir tek tohum...
Ama bu çok özel bir tohum.
Evlerinize gidip onu ekmenizi,
sulayıp büyütmenizi istiyorum.
Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla
buraya geleceksiniz.
Sizi,yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip,
birinizi imparator seçeceğim."
Saraya çağırılan gençlerin arasında
Ling adında biri de varmış.
O da diğerleri gibi tohumunu almış...
Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış.
Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup,
onun tohumu ekmesine yardım etmiş.
Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar.
Her gün sulayıp büyümesini bekliyorlarmış.
Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençler
tohumlarının ne kadar büyüdüğünü anlatırken,
Ling hayal kırıklığı içinde,
kendi tohumunda
hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş.
Üç hafta,dört hafta,beş hafta geçmiş...
Hala hiçbir gelişme yokmuş.
Diğerleri yetişen bitkilerinden söz ederken
Ling çok üzülüyormuş.
İmparatorun onu beceriksiz sanmasından
çok endişeleniyormuş.
Arkadaşlarına da hicbir şey diyemiyor,
sabırla bekliyormuş.
Sonunda bir yıl bitmiş ve
gençlerin yetiştirdikleri bitkileri
imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış.
Ling, annesine
boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince,
annesi ona cesaret verip;
saksısını götürüp dürüst bir şekilde
olanları imparatora anlatmasını istemiş.
Ling,pek istemese de,
annesinin sozunu tutmuş ve
boş saksıyla saraya gitmiş.
Saraya varınca
arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin
güzellikleri karşısında şaşırmış.
Sonra imparator gelmiş ve
tüm gençleri selamlamış.
Ling,arkalarda bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş.
"Ne büyük bitkiler,
çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz.
Bugün biriniz imparator olacak."demiş imparator.
Aniden arkada elinde boş saksısıyla Ling'i fark etmiş.
Hemen muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş.
Ling çok korkmuş.
"Sanirim beceriksizliğimden dolayi beni öldürtecek."
Ling öne geldiğinde imparator adını sormuş.
"Adım Ling." demiş.
Diğer gençler gülüşüp onunla alay etmeye başlamışlar.
İmparator onları susturmuş.
Ling'e ve elindeki saksıya dikkatle bakıp
kalabalığa doğru dönmüş.
"Yeni imparatorunuzu selamlayın.Adi Ling!"demiş.
Ling inanamamış.
Çünkü tohumunu yeşertememiş bile,
nasıl imparator olurmuş?...
İmparator devam etmiş:
"Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim.
Siz ekip, sulayıp
bir yıl sonra getirecektiniz.
Ama hepinize kaynamış tohum vermiştim.
Asla büyüyemeyecek olan...
Ling'in dışında herkes
ağaçlar,bitkiler ve çiçekler getirdi;
çünkü tohumun büyümediğini fark edince
hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz.
Sadece Ling
içinde benim verdiğim tohum olan
boş saksıyı getirme
cesaret ve dürüstlüğünü gösterdi.
Beklentisi gerçekleşmeyince
umutsuzluğa kapılsa da,
dürüstlüğünden vazgeçmedi.. .
Onun için yeni imparatorunuz o olacak!"

***

En sade doğrular mı?
Rengârenk yalanlar mı?

Cuma, Haziran 05, 2009

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ BAŞKANI PROF DR .ERKAN TOPUZ TARAFINDAN DİLE GETİRİLEN YAPILACAK VE YAPILMAYACAKLAR LİSTESİ :

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ BAŞKANI PROF DR .ERKAN TOPUZ
TARAFINDAN DİLE GETİRİLEN YAPILACAK VE YAPILMAYACAKLAR LİSTESİ :
1.GÜNDE EN AZ 6-7 SAAT KARANLIK ODADA UYUMAK GEREKİR.
2.HAFTADA EN AZ 6 GÜN ERKEN YAT ERKEN KALK
3.ELEKTRONİK ARAÇLARDAN UZAK DUR
KULANMADIĞINIZ ZAMAN AÇIK VE YANINIZDA TUTMAYINIZ.
4.BİLGİSAYARINI AÇIK TUTMA
5.TELEFONDA KISA KONUŞ
6.CEP TELEFONU İLE KONUŞMAN 30 SANİYEYİ GEÇMESİN
7.ŞAMPUANLAR VE DUŞ JELLERİ KANSEROJEN.
VÜCUDUNUZU SABUNLA TEMİZLEYİN VE BOL BOL DURULANIN
8.ZAMAN ZAMAN YALIN AYAK TOPRAKTA YÜRÜYÜN
9.GİYDİĞİNİZ TERLİĞİN
LASTİK- PLASTİK OLMAMASINA DİKKAT EDİN
10.GECE UYURKEN ODADAKİ TELEVİZYONU BİLGİSAYARI VS
FİŞTEN ÇEKİN VEYA ANA DÜĞMESİNDEN KAPATIN
11.CEP TELEFONUNUZU GECE UYURKEN
YATTIGINIZ ODADA BULUNDURMAYIN
12.HAFTADA 4 KEZ BALIK YE VE BALIK ÇORBASI İÇ
BALIĞIN KILÇIĞI KANSER ÖNLEYİCİDİR.
MÜMKÜNSE BALIĞI KILÇIĞI İLE YE
13.ZERDAÇAL(KÖRİ)Yİ BOL BOL KULLAN
SALATALARINA EK, ÇORBANA KÖFTENE KOY VS
14.GÜNDE İKİ BARDAK DOMATES SUYU İÇ
15.KEPEK EKMEĞİ VE
EKMEĞİN KABUĞUNU YE BELEDİYE EKMEĞİ GENÇLER İÇİN İYİ
16.TUZ KULANMAK İSTİYORSAN KAYA TUZU KULLAN
17.ZEYTİNYAĞI FAYDALI
SABAH KAHVALTISINDA
BİR ÇORBA KAŞIĞI ZEYTİNYAĞININ İÇİNE KEKİK,
NANE, KÖRİ, KOYUP YE
18.ESMER PİRİNÇ TÜKET
19.ZEYTİN ÇOK YARARLI BOL BOL TÜKET
20.YAĞSIZ PEYNİR VE KEÇİ PEYNİRİ YE
21.HAFTADA EN ÇOK İKİ KEZ KIRMIZI ET YE
22.ÇAY ÖNERİSİ
-YEŞİL ÇAY+BÖĞÜRTLEN+ISIRGAN+LİMON KABUĞU NU KARIŞTIR
KAYNAT GÜNDE İKİ KUPA İÇ
DİKKAT BUNU İLAÇ ALMAYAN İNSANLAR İÇEBİLİR
23.EĞER HİÇ BİR İLAÇ İÇMİYORSANIZ
VEYA İLAÇTAN 6 SAAT SONRA
BİR SU BARDAĞI GREYFURT SUYU İÇİN
24.BİTKİSEL OTLARI ALIRKEN
İNTERNETTEN ALIŞVERİŞ YAPMAYIN
-TARIM BAKANLIĞI ONAYI OLANLARI ECZANELERDEN ALIN
25.SENTETİK YASTIK YORGAN KULLANMAYIN
PAMUIK YORGAN YASTIK DAHA SAĞLIKLI
26.ÖZELLİKLE BEYAZ İÇ ÇAMAŞIRLARINIZI KAYNATMADAN GİYMEYİN
ÇÜNKÜ BEYAZLATICI MADDE KANSEROJEN BİR MADDEDİR
27.MUTFAKTA TEFLON BULUNDURMAYIN
CAM-ÇELİK-PORSELEN KAPLARDA PİŞİRİN
28.SENTETİK MALZEME İÇEREN HALI KULANMAYIN
29.AYAKKABI İLE EVDE DOLAŞMAYIN

Perşembe, Haziran 04, 2009

30.ORGANİK ÜRÜNLER TÜKETİN
EN AZINDAN SEBZE MEYVEYİ MEVSİMİNDE TÜKETİN
31.FASTFOOD KANSEROJENDİR
32.ACI BİBER KANSERE ÇAREDİR
33.HAFTADA EN AZ BİR KÖY YUMURTASI TÜKETİN
VE ÖZELLİKLE DE BEYAZINI DAHA ÇOK TÜKETİN
34.ELMA SİRKESİ MERTABOLİZMAYI HIZLANDIRIR
GÜNDE BİR TATLI KAŞIĞI İÇİN
( kadınlarda kemik erimesine sebep oluyor. dikkat edin)
35.HER SABAH AÇ KARINA BARDAK ILIK SU TÜKETİN
36.KURU ERİK, BÖĞÜRTLEN, ÇİLEK TÜKETİN
37.HAVUZLARDA KULLANILAN KLOR KANSEROJENDİR
EĞER GİRERSENİZ DE HEMEN DUŞ ALIN
38.İÇME SUYU-İSTANBUL'DA ŞU ANDA BELEDİYENİN SUYU İÇİLEBİLİR
EĞER SATIN ALIYORSANIZ 3 AYDA BİR MARKASINI DEĞİŞTİRİN
39.KIZARTMA YEMEYİN HAŞLAMA BUĞULAMA YENMELİDİR
40.MİKRO DALGADA FAZLA ISITMA
41.YANMIŞ YİYECEKLER KANSEROJENDİR
42.DİŞ FIRÇALARKEN KURU FIRÇAYA MACUNU KOY FIRÇALA SONRA DURULA
43.KURU TEMİZLEME KANSEROJENDİR
44.DOMATES ORGANİKSE VEYA MEVSİMİNDE KANSER ÖNLEYİCİDİR
45.ELMAYI KABUĞU İLE YE
46.SEBZEYİ MEYVEYİ
ÖNCE ELMA SİRKELİ SUDA 20 DAKİKA BEKLET
SONRA DURULA YE VEYA KULLAN
47.BROKOLİ,KARNIBAHAR,ISPANAK,LAHANA,
KIRMIZI TURP,KARA TURP,HAVUÇ,MAYDANOZ,REZENE,TERE TÜKET
48.EN YEŞİL,EN KIRMIZI,EN SARI OLAN YİYECEKLERİ YE
49.YEŞİL ÇAYI GÜNDÜZ TÜKET

Salı, Haziran 02, 2009


İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ BAŞKANI
PROF DR .ERKAN TOPUZ TARAFINDAN DİLE GETİRİLEN
YAPILACAK VE YAPILMAYACAKLAR LİSTESİ :
(baş tarafı yukarıda olacak)
50. KARA ÜZÜM, KARADUT, BÖGÜRTLEN ŞURUBU, ANANAS TÜKET
51. ÇİN ÜRETİMİ HİÇ BİR ŞEY KULLANMA
ŞU ANDA MADE İN CHİNA YERİNE PRC
(PEOPLE REPUBLİC OF CHİNA) YAZIYORLAR DİKKATLI OL.
52. SÜT YERİNE AYRAN VE YOĞURT TÜKET
ÇÜNKÜ SÜTE HAYVANIN GÜBRELİ YEDİĞİ OTLARIN KALINTILARI KARIŞABİLİYOR
53. FINDIK,FISTIK,CEVİZ KABUKLU AL KIR ÖYLE GÜNLÜK BİRAZ TÜKET
54. MEVSİMİNDE ÇEKİRDEKLİ KARPUZ ÇOK FAYDALI
55. ŞARABA BÖCEK İLACI KARIŞIYOR
O NEDENLE KANSEROJEN,
BİRA KOLON KANSERİNİ ARTIRIYOR,
BUNLAR YERİNE KARA ÜZÜM YE
56.MEYVE SUYU YERİNE TAZE MEYVE TÜKET
MEYVE SUYU ŞİŞMANLATIYOR
57. HAREKETLİ HAYATI TERCİH ET
58. OKSİJENLİ ORTAMDA,GÜNDE EN AZ YARIM SAAT 45 DAKİKA YÜRÜ
59. SİGARA İÇİYORSANIZ YÜZDE 85 VEYA 90
AKCİGER KANSERİ OLACAKSINIZ
VE KALP KRİZİ GEÇİRECEKSİNİZ DEMEKTİR..
SIGARAYI BIRAKINCA VÜCÜT 10 YILDA YENİLENEBİLİYOR.
HEMEN SİGARAYI BIRAKIN.
BIRAKINCA KIRMIZI OLAN ÜRÜNLERİ TÜKETİN
MEYAN KÖKÜ VE KARA MEŞENİN KABUĞUNU EZİP
TOZ OLARAK ALIN BU VÜCÜDUN DAHA KOLAY TEMİZLENMESİNİ SAĞLIYOR .
2015 YILINDA 9 MİLYON KİŞİ AKCİĞER KANSERİ OLACAK.
YİRMİ SANİYEDE BİR KİŞİ AKCİĞER KANSERİ OLUYOR.
60. AKCİGER KANSERİ BELİRTİLERİ OMUZ AĞRILARI,
YÜKSEK ATEŞ, ÖKSÜRÜK VE KANLI BALGAMDAN ANLAŞILIR.
61. STRESTEN UZAK DURUN KANSERİ TETİKLİYOR:
YOGO, MEDİTASYON, NAMAZ STRESE IYI GELİYOR
62. TANRIYA İNAN,DOKTORA İNAN,
AİLE SEVGİSİNE BAĞLILIK GÖSTER Kİ STRESİN ETKİLERİNİ MEN ET
63.ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ VE KETEN TOHUMU GÜNDE BİR TATLI KAŞIĞI TÜKET
64.GÜNDE BİR SU BARDAĞI AKŞAMLARI KEFİR TÜKET
GÜNDE BİR KEZ BÜYÜK APDESTE ÇIKILMASI GEREKİR
EĞER OLMUYORSA İLERDE KOLON KANSERİ OLMA OLASILIĞI YÜKSEKTİR.
BUNA DİKKAT ET
65. MENAPOZDAKİ KADINLARIN VÜCUDUNDA ÖDEM OLUR
BUNU ATMAK İÇİN
KİRAZIN SAPI+MISIR PÜSKÜLÜ+MAYDONEZ SAPI KÖKÜ+DEFNE YAPRAĞINI
5 DAKİKA SICAK SUDA BEKLET İÇ
GÜNDE EN ÇOK İKİ KUPA OLARAK BU BİRİKEN ÖDEMİ ATIYOR
66. BEYAZ UN BEYAZ ŞEKER VE TUZDAN UZAK DUR
67.HALSİZ HİSSEDİYORSANIZ GÜNDE BİRER ADET B VE C VİTAMİNİ AL
68. KANSER HASTALARI
DOKTORUNA DANIŞMADAN HİÇ BİR BİTKİSEL OT KULLANMAMALIDIR.
İLAÇ İÇİYORSA ASLA OT KULANMAMALIDIR.
69. BÜTÜN PETROL ÜRÜNLERİ KANSEROJEN.
ŞEYTANIN DIŞKISI OLARAK ADLANDIRILIYOR.
KULANDIĞINIZ HER ŞEYİN
PETROL ÜRÜNÜNDEN YAPILIP YAPILMADIĞINI SORGULAYIN
(KAYNAK:MAİLLER)
(yazının devamı yarın)