Cumartesi, Aralık 29, 2012

YENİ YIL HEDİYEM

Bu
Yılbaşı
ağacımı
Hediyelerle
donatmak
yerine, her dalını
bir dostumun adı ile
süslemek istedim…
Yakın dostlar, uzakta olan
arkadaşlar. Eski arkadaşlar,
yeni dostlar. Her gün gördüklerim
ve ara sıra görüşebildiklerim. Hep
aklımda olanlar ve sıkca unuttuklarım…
Her zaman yanımda olanlar ile olamayanlar
Kötü gün dostlarım, hep destek olanlar...Istemeden
üzdüğüm dostlar ve istemeden beni üzenler. Çok yakınımda
olanlar, ulaşamadıklarım, yıllardır görmediklerim, özlediklerim....
Vefa borcu olduklarım. Bir telefon uzaklığında olanlar. Alçak gönüllüler,
gönülden sevenler. Az yada çok hayatıma girmiş
tüm isimler…. Bu
ağaçta hepsinin
kökleri sağlam,
dalları uzun ve
Güçlü olacak.
İsimleri daima
asılı kalacak…
Her yeni yıl, eskilerin yanına yenileri eklenecek.
Zor anlarda ağacımın gölgesi dostları, ve dostlukları
bir nefes serinletecek. Yeni yılla gelen tüm yeni
umutların, yeni başlangıçlarn, dostların, bütün yeni
günlerinizi aydınlatması ve sizlerle daha güzel an' lar
paylaşmak dileğimle.....
İYİ Kİ VARSINIZ ...
MUTLU YILLAR....
(kaynak:mailler)

Perşembe, Aralık 27, 2012

Annaneniz öpülesi elleri


Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, 
ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz,
“Aman annane be, boş versene”deyip, 
marketten hazır çorba alıyordunuz ya...
 Annane rahmetli oldu ve siz, 
o tarhananın tarifini annaneden alıp, 
bir kenara yazmadınız ya... 
İşte o nedenle, siz, 
genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse.. .
Onu yiyeceksiniz.
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, 
en iyi okullara gönderiyorsunuz. ..
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, 
Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... 
Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! 
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle kızınız, 
genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm,
maalesef torunlarınız da.
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, 
kek yapmaya üşendiğiniz için...
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri,
mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, 
şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, 
çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi “köylü işi
vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite sandığınız için, 
daha 10 yaşında ayıya döndü, 
yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, 
zor mudur İzmir'de, Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, 
hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? 
Bütün ailen kabız...
Tonla para verip, 
abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, 
niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, 
taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... 
Eğri büğrü biberlere, 
doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, 
hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun...
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... 
Söyleyin ona, ukalalık etmesin, 
götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, 
ondan sonra konuşsun!
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; 
gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu 
kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun.. .
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, 
içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... 
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum...
Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, 
Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, 
sırf karakovan balına sahip çıksa,  
Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile.
Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, 
dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik.
Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz...
 Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
 (kaynak:mailler)

Çarşamba, Aralık 26, 2012

Pazartesi, Aralık 24, 2012

ARKAN SAĞLAM MI?


Denizli'de araştırma yapmak için kamp kuran bir grup üniversite öğrencisi,
kamp yakınına tüneyen bir Denizli horozunun 
sabahın erken saatlerinde yüksek sesle ötmesinden çok rahatsız olmuşlar...

Sabahın köründe ortaya çıkan horoz, 
önce dikleniyor, 
sonra dakikalarca ötüyormuş...
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur bırakmıyormuş...
Sonunda sabırlar tükenmiş...
Susturmak için başlamışlar horozu kovalamaya... 
Horoz önde.. 
Gençler peşinde...
Mahalle arasına dalmışlar... 
Kovalamacayı gören, 
fakat bir anlam veremeyen yaşlı dede, seslenmiş:
- Hey, evlatlar!.. 
Bu zavallı horozu niye ürkütüyorsunuz?..
- Dede, 
sabahın köründe ötmeye başlıyor, kampı ayağa kaldırıyor. 
O yüzden başını keseceğiz!..
- Yazıktır evladım yapmayın!.. demiş ihtiyar, 
bırakın, ben onun sesini keserim, 
bir daha da rahatsız etmez sizi...
Gençler bunun üzerine kovalamayı bırakmışlar.
Ertesi sabah, 
hafif "gak - guk" sesleri dışında 
horozdan kayda değer hiçbir ses çıkmadığını görünce de 
şaşırıp dedeye koşmuşlar:
- Yahu dede, ne yaptın da bu horozun sesini kestin?..
İhtiyar gülmüş:
- Kıçına zeytinyağı sürdüm. 
Horoz kabararak ötmeye yeltendiğinde, 
gerisi tutmuyor ki kuvvet alsın... 
Ancak "gak - guk" edebiliyor..
Kıssadan hisse:
Arkan sağlamsa, 
istediğin kadar kabarır, 
diklenir, 
sözünü dinletirsin.
Arkan bir gevşemeye görsün, 
ancak "gak-guk" edersin...
(kaynak:mailler)
__._,_.___

Çarşamba, Aralık 19, 2012

ÇOCUK YETİŞTİRMEK


Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 
´Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, 
bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum´ dedi. 
Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, 
akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, 
anlatmaya başladım:

“Annelik uzun zaman alan 
ve günün yirmi dört saati devam eden 
adı ´insan yetiştirmek´ olan bir iş. 
Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. 
Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. 
İşine zaman harcarsan işinden, 
eşine zaman harcarsan eşinden, 
çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. 
Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, 
acı çekmeden olgunlaşamayacağını…

Kıskanmamayı öğret ona, 
arkadaşının başarısından mutlu olmayı, 
birlikte sevinçleri paylaşmayı, 
içinden ´neden ben değil de o ?´ demeden…

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, 
ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. 
Çünkü bir adım sonrasında 
görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. 
Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. 
Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, 
kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu.

Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, 
her şeyi tüketebileceğini, 
tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.
Kitaplardan keyif almasını,
ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını 
ama okumayı sevmesini öğret ona. 
Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, 
ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. 
Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, 
sıkılmayı öğret ona, 
sıkılıpda kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu,
 hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. 
Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. 
Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, 
yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.
Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, 
belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar 
ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, 
bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine…

Şartlar çok zor olsa da 
yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. 
Kazandığı elli milyonun 
piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. 
Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin 
hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. 
Kendi doğruları üzerinden 
kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, 
başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı…

Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, 
söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat. 
Hayatı sorgulamayı öğret ona…

Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. 
Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, 
ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. 
Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret 
ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil 
yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.

Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, 
çay içmekten keyif almayı…
´İstemiyorum´,
´hayır´ demeyi öğret ona, 
istediğinde ise ´istiyorum´ demeyi.

Sevdiğinde ise´seni seviyorum´ diyebilmeyi öğret ona. 
Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. 
Temiz kokmasını…

Sorgusuz sevmeyi… 
El yazısı ile notlar yazmayı… 
Lafı dolandırmamayı… 
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, 
dostluğa yatırım yapması gerektiğini, 
kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. 
Müziği sevmesini, 
sporla barışık yaşamasını.

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, 
en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret… 
Ama en çok da kendini sevmesini öğret… 
Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini… 
Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini… 
Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa 
kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını… 
Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona…
 
(Aylin Kotil)

Pazartesi, Aralık 17, 2012

JAPONYA'DAN ÖĞRENİLMESİ GEREKEN 10 ŞEY



 
nternette yaygın biçimde dolaşan aşağıdaki metin 
Japonya deneyimine ilişkin dikkate değer noktaları dile getirdiği için, 
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun önerisiyle İngilizceden çevrilmiştir.)
1. AĞIRBAŞLILIK
Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ızdırap ifade etme görüntüsü yok. 

Adeta üzüntünün kendisi yüceltildi.
 
2. ONUR

Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin. 

Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok. 
Sakinlikleri takdire ve övgüye değer.
 
3. YETENEK

İnanılmaz mimar oldukları anlaşıldı. 

Binalar sallandı ama yıkılmadı.
 
4. ERDEM (Bencil olmama)

İnsanlar sadece o anda ihtiyaçları olan şeyleri satın aldılar, 

herkes bir şeyler alabilsin diye .
 
5. DÜZEN

Hiçbir dükkan yağmalanmadı. 

Yollarda korna çalmak, sollamak yoktu. 
Sadece anlayışlı tavırlar vardı.
 
6. FEDAKARLIK

Nükleer reaktörlerin içinde, 

deniz suyu pompalamak için 50 çalışan kaldı. 
Yaptıkları fedakarlığın karşılığı nasıl ödenebilir ki?
 
7. DUYARLILIK

Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. 

Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı. 
Güçlüler zayıflara baktı.
 
8. EĞİTİM

Yaşlılar ve çocuklar dahil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu. 

Aynen de yaptılar.
 
9. MEDYA

Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler. 

Aptalca konuşan muhabirler/spikerler yoktu. 
Sadece sakin bir şekilde yapılan habercilik vardı. 
Bir başka önemlisi nota,  
DURUMDAN FAYDALANARAK 
KOLAY YOLDAN KENDİNE PAY ÇIKARMAYA ÇALIŞAN POLİTİKACILAR YOKTU.
 
10. VİCDAN

Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, 

insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular 
ve sessiz bir şekilde çıktılar.

Ülkeleri dev bir afete uğramış durumdaki Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var.
 Çeviren: Erkan Altinsoy (Afette Rehber Çevirmenlik)

Cumartesi, Aralık 15, 2012

NOSTALJİ BİR MESAJ AMA ZAMAN,ZAMAN İHTİYAÇ DUYUYOR İNSAN......



Her rüzgar savuracak bir toz bulur.
Her hayal yaşanacak bir can bulur...
Her düş gerçekleşecek bir umut bulur...
Kolay bulunmayan tek şey güzel bir dostluktur...
 
Kuşlar gibi uçmayı,
balıklar gibi yüzmeyi öğrendik...
Ama basit bir sanatı unuttuk...  
İNSAN gibi yaşamayı biliyor muyuz?

Zengin; çok mala sahip olana denmez,
zengin kalbi olana denir.
Kalp zenginliğinden mahrum olan kimse,
ne kadar geniş servete sahip olursa olsun
yine fakirdir.
Tamamı ve hırsı sebebiyle de halk nazarında hakirdir.
Kalbi zengin olan kimse de ne kadar fakir olsa
herkesin nazarında muhteremdir.
 
Paylaşacak dostlarınız yoksa
iyi şeylere sahip olmanın bir zevki yoktur. 
Dost dediğin, sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile
seni sevmeli,
Sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile
sana sarılmalı,
dayanılmaz olduğun zamanlarda bile
sana dayanmalı,
dost dediğin fanatik olmalı,
bütün dünya seni üzdüğünde bile
sana moral vermeli,
güzel haberler aldığında seninle dans etmeli
ve ağladığında seninle ağlamalı,
ama hepsinden daha çok,
dost matematiksel olmalı!

Sevinci çarpmalı,
Üzüntüyü bölmeli,
Geçmişi çıkartmalı,
Yarını toplamalı...
Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı
Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı  
Sevgiye herzaman yeri olan yüreği kocaman dostlara... 
                                           (kaynak:mailler)

Çarşamba, Aralık 12, 2012

UNUTKANLIK ŞİKAYETİ OLANLAR:



 
 
Unutkanlıktan şikayet etmeyen yok gibi.
Muayeneye gelen hastalarımın yüzde doksanı esas şikayetlerini anlattıktan sonra 
bonus olarak bir unutkanlık ilacı yazmamı istiyorlar.
Hani şöyle mucize bir hap  olsa da yutsalar unutkanlıkları geçse!
Maalesef unutkanlığa iyi geldiği "kesin olarak ispat edilen" hiçbir ilaç yok.
(Olsa önce kendim içerdim.)
İngiltere'deki Manchester Metropolitan Üniversitesi'nde yapılan çalışmada, 
gözküresinin sağa-sola horizantal planda hareket ettirilmesinin 
hafızayı %10 güçlendirdiği gösterildi.
Diyelim ki gözlüğünüzü nereye  koyduğunuzu 
veya eski bir tanıdığınızın ismini unuttunuz.
Hemen bir koltuğa  oturup 
önce dosdoğru karşıya bakın, 
sonra başınızı çevirmeden tam olarak sağa, 
sonra tam olarak sola bakın.
Gözküreleriniz iyice sağa, sonra iyice sola dönsün. 
Bu işi 30 saniye kadar yaptığınızda unuttuğunuz şeyi  hatırlıyormuşsunuz.
Araştırmacılar bu hareketin 
beynin iki yarımküresi arasında bir iletişim başlattığını 
ve hatırlamayı kolaylaştırdığını söylüyorlar.
Benden söylemesi, sizden denemesi...
Dr. Murat Kınıkoğlu
(kaynak:mailler)

Pazartesi, Aralık 10, 2012

AFFET, HAFİFLE VE RAHATLA


Bir lise öğretmeni,günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur,
"Bir hayat tecrübesi yaşamak ister misiniz? "
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.
"O zaman" der öğretmen,
" bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin."
Öğrenciler bunu da yaparlar.
"Şimdi yarın ki ödevinize hazır olun. 
Yarın, hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır.
Ama ertesi sabah, 
hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.
Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
"Şimdi,bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın,
o kişinin adını,o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."
Bazı öğrenciler torbalara üçer beşer tane patates koyarken,
bazılarının torbalan neredeyse ağzına kadar dolmuştu.
Öğretmen kendisine;
"Peki şimdi ne olacak?"der gibi bakan öğrencilerine
ikinci açıklamasını yapar;
"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, 
bu torbalan yanınızda taşıyacaksınız.
Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, 
okuldayken sıralarınızın üstünde, 
hep yanınızda olacaklar."
Aradan 1 hafta geçmiştir.
Hocaları sınıfa girer girmez denileni yapmış olan öğrenciler, 
şikayete başlarlar.
"Hocam bu, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor, 
hocam patatesler kokmaya başladı.
Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar artık bana,
 hem sıkıldık, hem de yorulduk."
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir;
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek kendimizi cezalandırıyoruz.
Kendimizi,ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz,
Affetmeyi, 
karşımızdaki kişiye bir lütuf olarak düşünüyoruz,
halbuki affetmek,
 en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir."
(kaynak:mailler)
**********************************************************************************************

Cuma, Aralık 07, 2012

EVLİLİKTE PAYLAŞMAK


Soğuk bir kış aksamı,
hamburgercinin kapısından içeri,
yaşlı bir amcayla teyze girmişler, bir masaya oturmuşlar.
Derken amca kasaya gidip 
1 hamburger, 1 büyük boy patates ve bir büyük cola almış.

Elinde tepsiyle
masaya dönmüş, 
hamburgeri ikiye bölerek yarısını teyzenin önüne koymuş, 
sonra bütün patatesleri tek tek sayarak 
onların da yarısını teyzeye vermiş, 
sonra cola kutusunu da ortaya koymuş, 
önce bir yudum kendisi içiyor sonra da teyze bir yudum alıyormuş.

Herkes 'ne tatlılar, iki tonton buraya gelmişler, 
bir kişilik yemeği ikisi yiyorlar zavallıcıklar' diye onları izliyormuş.
Derken bir de bakmışlar ki 
teyzenin önünde hamburgerle, patatesler olduğu gibi duruyor, 
kocasının afiyetle yemek yiyişini seyrediyor, 
arada bir de coladan bir yudum alıyormuş.

Sonunda orada çalışanlardan biri dayanamamış, 
yanlarına gitmis; 
'Afedersiniz, ben sizi izlemekten kendimi alamadım. 
Lütfen izin verin size bir menü kendim ısmarlayayım.'

Yaşlı amca;
'Teşekkur ederiz ama biz halimizden memnunuz. 
60 yıldır evliyiz ve herşeyimizi işte böyle paylaşırız' demiş. 
Bunun üzerine genç adam teyzeye dönmüş; 
'Peki ama teyzeciğim, 
siz neden hamburgerinizi, patateslerinizi yemiyorsunuz, 
neyi bekliyorsunuz?..' 
Yaşlı teyze yanıt vermis;
'Dişleri..!' 
(hiç bir şey göründüğü gibi değildir)
 (kaynak:mailler)

Salı, Aralık 04, 2012

HOŞ BİR LİSTE


Her gün bu önerilerden 5 tanesine daha işlerlik kazandırın
inanın kazanan siz olacaksınız. Sevgiyle kalın, sağlıklı kalın.
Prof. Dr. İmer OKAR
1. Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin.
2. İlaçla yaşamaktan kaçının.
3. Randevularınızı önceden ayarlayın.
4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.
5. Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.
6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.
7. Daha sık 'hayır' deyin.
8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.
9. Zamanınızı israf etmeyin.
10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.
11. Kötümser insanlardan uzak durun.
12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.
13. Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.
14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.
15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.
16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.
17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.
18. Gülümseyin.
19. Bebekleri gıdıklayın.
20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.
21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin.
Bazı şeyleri de bilmeyin.
22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.
23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.
24. Arada bir çarşı hamamına gidin.
25. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin.
26. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.
27. Kendinize güvenin.
28. Nüktedan olun.
29. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.
30. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.
31. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.
32. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.
33. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.
34. Arada bir şiir okuyun.
35. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.
36. Yardım istem ekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.
37. Görünüşünüze özen gösterin.
38. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.
39. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.
40. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.
41. Resim ve heykel sergilerini gezin.
42. Ayakkabınızı boyatın.
43. Berbere gidin.
44. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.
45. İyi bir müzik dinleyicisi olun.
46. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.
47. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.
48. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin gerekiyorsa
elimden ancak bu kadar geliyor deyin.
49. Yeni moda birkaç şarkınn sözlerini ezberleyin.
50. İşe erken gidin. 51. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.
52. Amirinizden izin alıp bazen işten erken çıkın.
53. Kırlarda dolaşın.
54. Maça gidip bağırın.
55. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.
56. Teşekkür edin.
57. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.
58. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra
da afiyetle yiyin.
59. Başkalarını adam etmekten vazgeçin.
60. Severken karşılık beklemeyin.
61. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.
62. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.
63. Şişmanlamayın .
64. Hatıra defteri tutun.
65. Bir hela temizleyin.
66. Kağıttan bir uçak yapıp uçurun.
67. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın..
68. Mutlaka yeterince uyuyun.
69. Az konuşun, çok dinleyin.
70. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.
71. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.
72. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.
73. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü
bir huydur; bunu unutmayın.
74. Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.

Karıncaya sormuşlar :
''Nereye gidiyorsun?''
''dostuma'' demiş.
''Bu bacaklarla zor'' demişler.


Karınca : ''olsun, varamasam da yolunda ölürüm'' demiş...
Yolunda ölünecek dostlara...
( hayat hoştur, gerisi bostur )
(Hayat ileriye doğru yaşanır, Ama geriye doğru anlaşılır.)
 
Çok doğru.
B-) cool(kaynak:mailler)

Cumartesi, Aralık 01, 2012

JAPONLARIN İŞE BAKIŞ AÇILARI




Japonların işe bakış açıları:  
Eğer bir işi, birisi yapabiliyorsa, ben de yapabilirim. 
Şayet hiç kimse  yapamıyorsa, o zaman "ben" yapmalıyım!
 Ortadoğuluların işe bakış açıları: 
Valla, eğer bir işi, birisi yapabiliyorsa, bırak "o" yapsın... 
Şayet hiç kimse  yapamıyorsa, o zaman, "ben" nasıl yapayım arkadaş?
(kaynak:mailler)