Perşembe, Kasım 23, 2006

BEN ÖĞRETMENİM

Öğretmenim;
Sen,
Çiçek çiçek umutların,
Dilenmemiş tutkuları,
O gencecik yüreklerde yaşanan goncaların
Bahçıvanısın...
Senin ellerinde şekillenecek
Ülkemin yarınları.
Senin bestelediğin nameler duyulacak,
Köşe köşe,bucak bucak...
Senin suladığın filizlerin yeşerecek,
Öbek öbek,kucak kucak...
Seninle yürüyecek can damarlarına özsu.
Senin yürek vuruşların yankılanacak
Ülkemin dağlarında...
Senin yaktığın çıralar aydınlatacak
Yarınlarımı...
Seninle dinecek sızılar,
Seninle sarılacak yaralar...

Sen geleceğimizin,
Sen emanet çocukların,
Sen ATATÜRK gençliğinin,
Sen ülkemin herşeyisin...

Çarşamba, Kasım 22, 2006

KÜÇÜK İSTAVRİT

Küçük Istavrit
Küçük istavrit yiyecek bir sey sanip
hızla atıldı çapariye.
Önce müthis bir acı duydu dudağında,
Gümbür gümbür oldu yüregi
Sonra hızla çekildi yukarıya
Aslinda hep merak etmişti
Denizlerin üstünü
Neye benzerdi acep gökyüzü?
Bir yanda büyük bir merak
Bir yanda ölüm korkusu
"Dudagi yaniklar" denir,
şanslıdır onlar
Hani görüp de gökyüzünü,
İnsanı.
Oltadan son anda kurtulanlar
Ne çare balıkçının parmakları
Hoyratça kavradı onu
Küçük istavrit anladı yolun sonu
Koca denizlere sığmazdı yüreği
Oysa şimdi yüzerken
Küçücük yeşil leğende
Cansız uzanıvermiş
dostlarına değiyordu minik yüreği
İnsanlar gelip geçtiler önünden
Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
Yavaşça karardı dünya
Başı da dönüyordu
Son bir kez düşündü derin maviyi
Beyaz mercanı bir de yeşil yosunu
İşte tam o sırada eğilip aldım onu
Yürüdüm deniz kenarına
Bir öpücük kondurdum başına
İki damla gözyaşından ibaret
Sade bir törenle saldım denizin sularına
Bir an öylece bakakaldı
Sonra sevinçle dibe daldı
Gitti, tüm kederimi söküp atarak
Teşekkürü de ihmal etmemişti
Birkaç değerli pulunu
elime avuçlarıma bırakarak
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler,
neden yaptın bunu diye
"BIR GÜN" dedim
"BULURSAM KENDİMİ
YEŞİL LEĞENDEKİ KÜÇÜK İSTAVRİT KADAR ÇARESİZ
SON ANA KADAR HEP BİR UMUDUM OLSUN DIYE"
yazar:bilinmiyor

Pazartesi, Kasım 20, 2006

BİLGELİK

Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış...
Herkes bu ressamın yaptıklarını
kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş...
Ve onu "Renklerin Ustası"anlamına gelen
Ranga Çeleri olarak tanısa da;
kısaca Ranga Guru derlermiş...
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise
artık eğitimini tamamlamış ve
son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş
ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş...
Ranga Guru ise;
Sen artık ressam sayılırsın Racaçi..
Artık senin resmini halk değerlendirecek diyerek ;
resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini
ve en görünen yerine koymasını istemiş.
Yanına da kırmızı bir kalem koyarak
halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını
rica eden bir yazı bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış...
Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki,
tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor...
Çok üzülmüş tabii...
Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo
kırmızıdan bir duvar sanki..
Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya
ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.
Ranga Guru ;
üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş.
Raciçi yeniden yapmış resmi
ve gene Ranga Guru'ya götürmüş.
Şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş
Ranga Guru...
Ama bu defa yanına
bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya,
birkaç fırça ile birlikte...
Ve yanına insanlardan
beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden
bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış...
Birkaç gün sonra gittiği meydanda
görmüş ki resmine hiç dokunulmamış,
fırçalar da, boyalar da kullanılmamış...
Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş
ve resme dokunulmadığını anlatmış..
Ranga Guru ise;
"Sevgili Raciçi,
sen birinci konumda
insanlara fırsat verildiğinde
ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün...
Hayatında resim yapmamış insanlar dahi
gelip senin resmini karaladı...
Oysa ikinci konumda onlardan
hatalarını düzeltmelerini istedin,
Yapıcı olmalarını istedin...
Yapıcı olmak eğitim gerektirir...
Hiç kimse bilmedigi bir konuyu düzeltmeye kalkmadı,
cesaret edemedi...
Sevgili Raciçi,
mesleginde usta olman yetmez,
bilge de olmalısın..
Emeğinin karşılığını
ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın...
Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur...
" Sakın emeğini bilmeyenlere sunma
ve asla bilmeyenle tartişma..."
>