Bazen
yıldızları süpürürsün, farkında olmadan
Güneş kucağındadır, bilemezsin
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın
Uçar gider, koşsan da tutamazsın
W.Shakespeare
Cuma, Aralık 29, 2006
Pazartesi, Aralık 25, 2006
GÜZEL SÖZLER
"Bir insanın yaşamından değerli birşeyi yoksa,
o insanın yaşamının da değeri yoktur."
Tagore
"İnsan yaşadıkça anlıyor ki,
kendi kayığını kendin çekmezsen
bir yerlere gidemiyorsun."
Katharine Hepburn
"Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen
cevizin hepsini kabuk sanabilir."
Gazali
"Kusurlarınızı size söyleyebilecek
arkadaşlar bulun."
N.Borleau
"Olgun insan güzel söz söyleyen değil,
söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen kişidir."
Konfiçyus
"Yaşam,silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır."
John Christian
"Size ne yapacağınızı söyleyebilirler,
ama ne düşüneceğinizi asla!"
Sokrates
"Eğer bir atınız ve bir arabanız varsa,
üç şeye sahipsiniz:
Bir at,
bir araba,
bir at arabası."
Çin Atasözü
"Umut iyi bir kahvaltı,
kötü bir akşam yemeğidir."
Oscar Wilde
o insanın yaşamının da değeri yoktur."
Tagore
"İnsan yaşadıkça anlıyor ki,
kendi kayığını kendin çekmezsen
bir yerlere gidemiyorsun."
Katharine Hepburn
"Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen
cevizin hepsini kabuk sanabilir."
Gazali
"Kusurlarınızı size söyleyebilecek
arkadaşlar bulun."
N.Borleau
"Olgun insan güzel söz söyleyen değil,
söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen kişidir."
Konfiçyus
"Yaşam,silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır."
John Christian
"Size ne yapacağınızı söyleyebilirler,
ama ne düşüneceğinizi asla!"
Sokrates
"Eğer bir atınız ve bir arabanız varsa,
üç şeye sahipsiniz:
Bir at,
bir araba,
bir at arabası."
Çin Atasözü
"Umut iyi bir kahvaltı,
kötü bir akşam yemeğidir."
Oscar Wilde
Cumartesi, Aralık 23, 2006
MUTLU BİR YAŞAM İÇİN
&Biri sana sarıldığında,
önce onun kollarını gevşetmesini bekle...
&Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma,
başkalarını değiştirebilme gücüne de çok fazla güvenme...
&İşi ne denli önemsiz olursa olsun,
ekmek parası için çalışan herkese saygı duy...
&Herkesin önünde öv ama
eleştirilerini bir kenara çekerek söyle...
&İnsanlarla ilişkilerini kötü bitirme.
Aynı nehri kaç kez daha geçmek zorunda kalacağına şaşıracaksın...
&"Bilmiyorum."demekten çekinme...
&Çok çalışarak elde ettiğin birşeyin zevkini çıkarmaya da
zaman ayır...
&İlk önce sen "Merhaba!"de...
&Hiç kimseden asla umut kesme,
mucizeler her gün oluyor...
&Birilerinin umudunu asla kırma,
belki de sahip oldukları tek şey odur...
&Yeterli paranın olmamasını asla dert etme,
sınırlı olanaklar bazen bir lütuftur,
çünkü yaratıcılığı başka hiçbir şey bu denli teşvik edemez...
kaynak:bilinmiyor
önce onun kollarını gevşetmesini bekle...
&Kendini değiştirebilme gücünü hafife alma,
başkalarını değiştirebilme gücüne de çok fazla güvenme...
&İşi ne denli önemsiz olursa olsun,
ekmek parası için çalışan herkese saygı duy...
&Herkesin önünde öv ama
eleştirilerini bir kenara çekerek söyle...
&İnsanlarla ilişkilerini kötü bitirme.
Aynı nehri kaç kez daha geçmek zorunda kalacağına şaşıracaksın...
&"Bilmiyorum."demekten çekinme...
&Çok çalışarak elde ettiğin birşeyin zevkini çıkarmaya da
zaman ayır...
&İlk önce sen "Merhaba!"de...
&Hiç kimseden asla umut kesme,
mucizeler her gün oluyor...
&Birilerinin umudunu asla kırma,
belki de sahip oldukları tek şey odur...
&Yeterli paranın olmamasını asla dert etme,
sınırlı olanaklar bazen bir lütuftur,
çünkü yaratıcılığı başka hiçbir şey bu denli teşvik edemez...
kaynak:bilinmiyor
Pazar, Aralık 17, 2006
KARADUTUN SIRRI
Oturun dizimin dibine bakem çocuklar bi masal anlatıvereyim:
Bir zamanlar birbirlerine asik iki genc vardi.
Kizin adi Tispe,delikanlinin ise Piremus.
Komsu olduklarindan birlikte büyürler.
çocukken baŞlayan aŞk ateŞi,serpildikÇe onlarla birlikte büyüdü...
Aileleri hiç istemezdi görüşmelerini.
Birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi nedense?
Oysa onlar ölesiye bir aşk beslemeye başladılar birbirlerine.
İkisinden başka kimselerin bilmedigi bir sırları vardı.
İki evin arasındaki gizli çatlak...
Bazı geceler gizlice bu aralıkta buluşur ,
birbirlerine seslerini duyurup aşklarını sözcüklere dökerlerdi.
Bir gece ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verdiler.
Tispe, ağaca Piremus'dan önce varmıştı.
Gittiğinde, avını yeni yemiş, ağzından kanlar akan
kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi.
Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başladı.
Boynundaki eşarp, farkında olmadan düşüverdi.
O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında donup, kalmıştı.
Kocaman aslan, ağzında kanlarla birlikte,
biricik sevgilisi Tispe'nin eşarbını parçalıyordu.
O an aklına gelen ilk ve tek şey,
aslanın Tispe'yi öldürerek yediğiydi.
Tispe'siz yaşayamazdı.
Aklindan geçen, sadece aşkı uğruna canına kıymaktı.
Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı.
Kanlar içindeki cansız bedeni yere düştü.
Tispe'yse korkusunu bir kenara atıp,
bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti.
Ağacın altına geldiğinde,
o korkunç sahneyle yüzleşti.
Piremus'un cansız vücudu yerdeydi
ve elinde Tispe'nin düşürdüğü eşarbı tutuyordu.
Tispe sevdiği gencin elindeki eşarbı ve
uzaklaşan aslanı görünce anladı herşeyi.
Tispe bir an bile düşünmeden hançeri çekip çıkardı
ve kendi göğsüne götürdü.
Yaşadıkları ölesiye derin bir aşktı
ve onları ölüm bile ayırmamalıydı .
Az sonra sevgili Piremus'un bedeninin üstüne yığıldı.
O anda Tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler
ve bu çiftin üstünde duran ağacı,
onların aşkına adadılar.
Piremus'un kanını bu ağacın meyvalarına ,
Tispe'nin gözyaşlarınıysa,
ağacın yapraklarına verdiler.
O günden beri kara dutun çıkmayan lekesini,
dut ağacının yaprakları temizler...
Bilir misiniz dut ağacının meyvasının lekesi çıkmaz
ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız ,
lekenin yok olduğunu görürsünüz...
Örtüşen,birbirini temizleyen,
arındıran büyük aşklar yaşamaniz dileğiyle...
kaynak:bilinmiyor
Bir zamanlar birbirlerine asik iki genc vardi.
Kizin adi Tispe,delikanlinin ise Piremus.
Komsu olduklarindan birlikte büyürler.
çocukken baŞlayan aŞk ateŞi,serpildikÇe onlarla birlikte büyüdü...
Aileleri hiç istemezdi görüşmelerini.
Birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi nedense?
Oysa onlar ölesiye bir aşk beslemeye başladılar birbirlerine.
İkisinden başka kimselerin bilmedigi bir sırları vardı.
İki evin arasındaki gizli çatlak...
Bazı geceler gizlice bu aralıkta buluşur ,
birbirlerine seslerini duyurup aşklarını sözcüklere dökerlerdi.
Bir gece ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verdiler.
Tispe, ağaca Piremus'dan önce varmıştı.
Gittiğinde, avını yeni yemiş, ağzından kanlar akan
kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi.
Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başladı.
Boynundaki eşarp, farkında olmadan düşüverdi.
O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında donup, kalmıştı.
Kocaman aslan, ağzında kanlarla birlikte,
biricik sevgilisi Tispe'nin eşarbını parçalıyordu.
O an aklına gelen ilk ve tek şey,
aslanın Tispe'yi öldürerek yediğiydi.
Tispe'siz yaşayamazdı.
Aklindan geçen, sadece aşkı uğruna canına kıymaktı.
Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı.
Kanlar içindeki cansız bedeni yere düştü.
Tispe'yse korkusunu bir kenara atıp,
bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti.
Ağacın altına geldiğinde,
o korkunç sahneyle yüzleşti.
Piremus'un cansız vücudu yerdeydi
ve elinde Tispe'nin düşürdüğü eşarbı tutuyordu.
Tispe sevdiği gencin elindeki eşarbı ve
uzaklaşan aslanı görünce anladı herşeyi.
Tispe bir an bile düşünmeden hançeri çekip çıkardı
ve kendi göğsüne götürdü.
Yaşadıkları ölesiye derin bir aşktı
ve onları ölüm bile ayırmamalıydı .
Az sonra sevgili Piremus'un bedeninin üstüne yığıldı.
O anda Tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler
ve bu çiftin üstünde duran ağacı,
onların aşkına adadılar.
Piremus'un kanını bu ağacın meyvalarına ,
Tispe'nin gözyaşlarınıysa,
ağacın yapraklarına verdiler.
O günden beri kara dutun çıkmayan lekesini,
dut ağacının yaprakları temizler...
Bilir misiniz dut ağacının meyvasının lekesi çıkmaz
ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız ,
lekenin yok olduğunu görürsünüz...
Örtüşen,birbirini temizleyen,
arındıran büyük aşklar yaşamaniz dileğiyle...
kaynak:bilinmiyor
Cumartesi, Aralık 16, 2006
KUŞ
Bazen insanları hafife almak için
"Çocuk gibisin,çocuk gibi davranıyorsun" denir ya.
Bu hikayeden sonra çocuk gözüyle bakmanın
basit olmadığını anlıyor insan.
Babası
İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede
mahkumdu küçük kızın.
Fırsat bulduğu her hafta sonu
babasını ziyaret için
annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.
Yine bir ziyarete giderken
babası için çizdiği resmi yanında götürdü
ancak hapishane kurallarına göre
özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin
mahkumlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple
kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler
ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kız.
Babasına söyledi bunu,
o da "üzülme kızım,
yine çizersin;
bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.
Küçük kız diğer ziyaretinde
babasına yeni bir resim çizip götürdü.
Bu sefer
kuş yerine bir ağaç
ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
Babası keyifle resme baktı ve sordu:
"Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu!
Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?"
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :
"Hşşşşt!
O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!..."
"Çocuk gibisin,çocuk gibi davranıyorsun" denir ya.
Bu hikayeden sonra çocuk gözüyle bakmanın
basit olmadığını anlıyor insan.
Babası
İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede
mahkumdu küçük kızın.
Fırsat bulduğu her hafta sonu
babasını ziyaret için
annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.
Yine bir ziyarete giderken
babası için çizdiği resmi yanında götürdü
ancak hapishane kurallarına göre
özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin
mahkumlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple
kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler
ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kız.
Babasına söyledi bunu,
o da "üzülme kızım,
yine çizersin;
bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.
Küçük kız diğer ziyaretinde
babasına yeni bir resim çizip götürdü.
Bu sefer
kuş yerine bir ağaç
ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
Babası keyifle resme baktı ve sordu:
"Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu!
Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?"
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :
"Hşşşşt!
O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!..."
Pazartesi, Aralık 11, 2006
BASÇAVUŞ
Albay, binbaşıya:
-Yarın güneş tutulacak.
Bu her zaman görülen bir şey değildir.
Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler.
Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim.
Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz.
O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.
Binbaşı, yüzbaşıya:
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak.
Bu her zaman görülen bir olay değildir.
Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir.
Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır. Yüzbaşı, teğmene:
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda
talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır.
Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir,
Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.
Teğmen, başçavuşa:
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa,
talim kıyafeti ile albay tutulacak.
Kapalı talimgahta yağmur yağarsa,
alayın meydanında manevra yapılacak.
Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Basçavuş, askere:
-Yarın sabah saat dokuzda
kapalı talimgahta Albayı tutacağız.
Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında:
-Yarın sabah bizim başçavus Albayı tutuklayacakmış.
-Yarın güneş tutulacak.
Bu her zaman görülen bir şey değildir.
Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler.
Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim.
Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz.
O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.
Binbaşı, yüzbaşıya:
-Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak.
Bu her zaman görülen bir olay değildir.
Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir.
Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır. Yüzbaşı, teğmene:
-Albayın emri ile yarın sabah dokuzda
talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır.
Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir,
Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.
Teğmen, başçavuşa:
-Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa,
talim kıyafeti ile albay tutulacak.
Kapalı talimgahta yağmur yağarsa,
alayın meydanında manevra yapılacak.
Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Basçavuş, askere:
-Yarın sabah saat dokuzda
kapalı talimgahta Albayı tutacağız.
Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun.
Askerler kendi aralarında:
-Yarın sabah bizim başçavus Albayı tutuklayacakmış.
Cuma, Aralık 08, 2006
EFLATUN
Eflatun'a iki soru sormuşlar.
Birincisi ; "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir ? "
Eflatun tek tek sıralamış :
- Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki
çocukluklarını özlerler...
- Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri
almak için de para öderler...
- Yarından endişe ederken bugünü unuturlar.Dolayısıyla ne bugünü ne de yarini yasarlar...
- Hiç ölmeyecek gibi yasarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...
Sıra gelmiş ikinci soruya ; "Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış ;
- Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır...
- Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye
ihtiyaç duymaktır.
Birincisi ; "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir ? "
Eflatun tek tek sıralamış :
- Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki
çocukluklarını özlerler...
- Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri
almak için de para öderler...
- Yarından endişe ederken bugünü unuturlar.Dolayısıyla ne bugünü ne de yarini yasarlar...
- Hiç ölmeyecek gibi yasarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...
Sıra gelmiş ikinci soruya ; "Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış ;
- Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır...
- Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye
ihtiyaç duymaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)