Çarşamba, Mayıs 28, 2008

GELECEĞİNİ BİLİYORDUM!


Savaşın en kanlı günlerinden biriydi.
Asker en iyi arkadaşının az ileride,
kanlar i
çinde yere düştüğünü gördü.
insanın başını bir saniye siperden çıkaramayacağı
gibi bir ate
ş altındaydılar.
Asker teğmenine koştu hemen:
- Komutanım, bir koşu arkadasımı alıp geleyim mi?
'Delirdin mi?' der gibi baktı teğmen...
- Gitmeye değmez oğlum,
arkada
şın delik deşik olmuş.
B
üyük olasılıkla ölmüştür bile.
Kendi hayat
ını da tehlikeye atma sakın!
Ama asker o kadar ısrar etti ki,
te
ğmen izin vermek zorunda kaldı.
- Peki, dene bakalım!
Asker yoğun ateş altında fırladı siperden
ve mucize eseri, arkada
şının yanına kadar gitti,
yaral
ı arkadaşını sırtlandığı gibi taşıdı.
Birlikte siperin i
çine yuvarlandılar.
Teğmen koşup yaralıya bir göz attı
ve nefes nefese bir kenara y
ıkılmış askere döndü:
- Sana hayatını tehlikeye atmaya değmez,
demem
miydim! Bu zaten ölmüş...
- Değdi Komutanım, değdi! dedi asker.
- Nasıl değdi, arkadaşın zaten ölmüş, görmüyor musun?
- Gene de değdi komutanım,
çünkü
yanına vardığımda henüz yaşıyordu...
Ve onun son sözlerini duymak,
d
ünyalara bedeldi benim için...
Ve, hıçkırarak, arkadaşının son sözlerini tekrarladı:
'Geleceğini biliyordum!'
Kalbimizde 'arkadaşlık' denilen bir mucize var.
Nas
ıl olduğunu, nasıl basladığını bilemezsiniz.
Ama bunun özel bir armağan olduğunu bilirsiniz.
Gerçekten de arkadaşlar nadide mücevherlerdir.
Yüzünüzü güldürüp, başarmanız için cesaret verirler.
Sizi dinlerler ve kalplerini açmaya hazırdırlar.
Bugün arkadaşlarınıza,
onlarla ne kadar ilgilendi
ğinizi gösterin.
(şu çılgın Türkler kitabından)

Hiç yorum yok: