Vicdan üzerine bir yazı....
Pazar günü sabah uyanıyorum.
Pazartesi günü için yetiştirmem gereken ödevler
ve girmem gereken bir yazılı sınav var.
İçimden şöyle diyorum:
Önce kahvaltı yapayım,sonra oturup çalışmaya başlarım."
Kahvaltım bitiyor;güne hazırım.
Şimdi de içimden bir ses:
"Biraz televizyon izle,
güzel bir kovboy filmi var,sonra oturur çalışırsın."diyor.
İçimdeki sesi dinliyorum;filmi izliyorum.
Film bitince oturup çalışmaya başlayacaktım ama
şimdi de içimdeki ses:
"Dışarı çık biraz dolaş,biraz hava alırsın,
bir kaç arkadaşınla görüş iyice açılırsın
sonra da gelip güzel güzel dersini çalışırsın."diyor.
Ben de dışarı çıkıyorum,
şöyle birkaç saat dolaşıyorum,rahatlıyorum.
Eve döndüğümde yine aynı ses:
"Biraz bilgisayar oyunu oyna,
sonra kahve içersin sabaha kadar oturup çalışırsın,
sabaha kadar daha çok zamanın var."diyor.
Ben de öyle yapıyorum,
bilgisayarın başından kalktığımda saat oniki,
sabaha çok az kaldı bu saatten sonra oturup
ders de çalışamam, ama çalışmadığım için rahat rahat
uyuyamam da. içimdeki sesin oyununa geldim,
bile bile lades dedim. her seferinde
böyle oluyor; "düşünüyorum ama yapmıyorum",
erteliyorum. aslında şunun farkettim ki içimde
iki ses var; biri hep ertelememe neden olan ses,
öteki her ertelediğimde yanlış birşey yaptığımı
bana bildiren ses. bundan böyle yanlış bir şeyi
yaptığımı bana bildiren sese kulak vermeliyim,
yoksa çok geç kalacağım. beni huzursuz eden de
huzurlu kılan da kendi kararlarım. kararlarımı
huzurlu, uyumlu birey olma yönünde vereceğim.
kendimle barışık kalabilmek için beni boşluğa,
çaresizliğe iten sese değil, sabırla etkinlikte
bulunmaya iten sese kulak vermem gerek. başarısızlık
kaderim olmayacak, çünkü ben kendimi şu anda
olduğumdan başka türlü var edebilecek güce,
yeteneğe sahip biriyim. "yapmayı düşünmek" ile
"yapmak" arasındaki farkı biliyorum, vicdanımı
rahatsız eden de bu zaten, bu yüzden artık yapacağım.
"yapıyorum, öyleyse varım."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder