Cuma, Ocak 16, 2009

GÜL YAPRAĞI


Uzakdoğu'da bir budist tapınağı,
bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu.
Burada geçerli olan incelik;
anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.
Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi.
Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.
Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu,
o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.
Bir süre sonra kapı açıldı,
içeridelki budist, kapıda duran yabancıya baktı.
Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı.
Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.
Budist bir süre kayboldu,
sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü
ve bu kabı yabancıya uzattı.
Bu, yeni bir aracıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.
Yabancı tapınağın bahçesine döndü,
aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı.
Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
İçerideki budist saygıyla eğildi
ve kapıyı açarak yabancıyı içeri aldı.
Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı...
(kaynak:mailler)

(DÜŞÜNCELERİNİ İYİ YOLDA KULLANAN KİŞİNİN GÜCÜ PEHLİVANINKİNDEN FAZLADIR. ARTHUR COLTON)

Hiç yorum yok: