Pazar, Nisan 18, 2010

Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir


Uşaklı Osman Efendi bir sabah müthiş bir başağrısıyla uyanır.
İlaç alır geçmez..
Bir iki gün bekler, ağrı devam eder.
Doktor çağrılır.
Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider.
Lakin Osman Efendi'nin başağrısı artarak sürer.
Üstüne üstlük başağrısı yanısıra gözleri de yaşarmaya başlar.
Başka doktorlar çağrılır...
Osman Efendi Uşak'ın ileri gelenlerindendir,
ağrıyı kesene servet vaadeder.
Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz.
Ev halkı birbirine karışır,
başağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendi'yi
İstanbul'a götürmeye karar verirler.

İstanbul'da en iyi doktorlar seferber olur.
Röntgenler çekilir, testler yapılır...
Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir.
Oysa dayanması gittikçe zorlaşan başağrısı
ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir.
Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi
bu defa da apar topar yurtdışına götürülür.
O devirde Amerika değil İsviçre moda, Zürih'e gidilir.
Haftalarca hastanede kalınır,
onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.

Sonuç:
Efendi'ye teşhis konulamaz.
Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi'ye
ağrı kesici iğneler verilir,
altmışlarını süren adamın ülkesine dönüp "dinlenmesi",
daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir.
Osman Efendi bitkin, aile perişan.
"Kader" denilir, Uşak'a dönülür.
Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır
ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.
Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye,
Osman Efendi'nin eski berberi "Berber Mehmet" çağrılır.
Berber yataktan kalkamayan Osman Efendi'yi tıraş ederken,
adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.
Berber Mehmet bir an düşünür.
"Beyim" der, "Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın?
Bir bakar, "Hah işte" der.
"Kıl dönmüş.
Osman Efendi'nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın
çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker.
Ev halkı
Osman Efendi'nin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.
Berber Mehmet, Osman Efendi'nin elinden zor alınır
ve cımbızın ucunda tuttuğu
yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.
Osman Efendi'nin kanayan burnuna pansumanlar yapılır,
kolonyalar koklatılır
ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır.
Ertesi sabah Osman Efendi
aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır.
Gözlerinin yaşarması geçmiştir.
Başağrısından ise eser kalmamıştır.
Dönen kılın sinire yürüyüp
gittikçe uzayarak dayanılmaz ızdıraplara yol açtığını
doktorlar ancak o zaman keşfeder.
Çözümün bu kadar basit olabileceği
kimsenin aklına gelmemiştir.
Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi,
Berber Mehmet'i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.

Şimdi bu gerçek hikayeyi niye anlattık?

1. Berber Mehmet efendilerin fikirleri var, dinlemek gerek.
2. Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.
3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir.

(kaynak:mailler)

Hiç yorum yok: