Cumartesi, Mayıs 22, 2010


Birkaç yüzyıl önce Papa
bütün Yahudilerin
Roma''yı terk etmeleri gerektiğine karar verir.
Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir.
Bunun üzerine,
Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle
karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir.
Yahudiler kazanırsa kalacaklar,
Papa kazanırsa gidecekler.
Yahudiler çaresiz kabul eder
ve temsilci olarak Moiz''i seçerler.
Ancak Moiz''in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle
müzakere de konuşmak yerine
sadece işaret dilinin kullanılmasını teklif ederler.
Papa kabul eder.
Müzakere günü geldiğinde
iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar
ve karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra
Papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir.
Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır.
Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir.
Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir.
Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca
Moiz de bir elma çıkartır.
Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak:
“Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler” der.
Müzakere sonrasında Papa''nın etrafına toplanan kardinaller
Papa''ya ne olduğunu sorduklarında Papa;
- Ben önce 3 parmağımı gösterip kutsal Üçlüyü işaret ettim.
Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip
her iki dinin de tek tanrıyı tanıdığını söyledi.
Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek
Tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde
o da oturduğu yeri işaret ederek
Tanrının onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti.
Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp
Tanrının bizim günahlarımızı
bağışladığını göstermek istediğim zaman da
hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı.
Herifin her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?
Aynı sırada Yahudi cemaati de
Moiz''in etrafını sarmış ona nasıl başardığını soruyorlardı.
Moiz:
- Önce bana 3 parmağını gösterip
3 gün içinde burayı terk etmemizi istedi.
Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim.
Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi.
Ben de, hiç bir yere gitmeyip
olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim.
- Sonra ne oldu? diye kalabalık heyecanla sordu.
- Valla, sonrasını ben de pek anlamadım.
Adam biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı.
Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım. Hepsi bu!...

İNSANLARIN NE KONUŞTUĞU DEĞİL
NE ANLADIĞI ÖNEMLİDİR.
YA SENİ ANLAYAN BİRİ İLE KONUŞ,
YA DA ANLAŞILMIYORSAN SUS Kİ,
KONUŞTUĞUN KİŞİYE
BİR DE KENDİNİ ANLATMAK ZORUNDA KALMAYASIN!..

(kaynak:mailler)

Hiç yorum yok: