Çarşamba, Aralık 19, 2012

ÇOCUK YETİŞTİRMEK


Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 
´Sen eğitimcisin, neler öğretmem gerekiyor, 
bazen kendimi çok çaresiz hissediyorum´ dedi. 
Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, 
akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, 
anlatmaya başladım:

“Annelik uzun zaman alan 
ve günün yirmi dört saati devam eden 
adı ´insan yetiştirmek´ olan bir iş. 
Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. 
Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. 
İşine zaman harcarsan işinden, 
eşine zaman harcarsan eşinden, 
çocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. 
Yapabiliyorsan gözyaşlarını tutmamasını öğret, 
acı çekmeden olgunlaşamayacağını…

Kıskanmamayı öğret ona, 
arkadaşının başarısından mutlu olmayı, 
birlikte sevinçleri paylaşmayı, 
içinden ´neden ben değil de o ?´ demeden…

Kazanmaktan mutluluk duyup içine sindirmeyi, 
ama aynı zamanda kaybetmeyi öğrenmesini. 
Çünkü bir adım sonrasında 
görünüşte galip olanları gösterecek hayat ona. 
Her şeyin bir sonu olduğunu öğret. 
Sahip olduğu bütün değerlerin bir gün keyif vermeyebileceğini, 
kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu.

Gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, 
her şeyi tüketebileceğini, 
tüketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu öğret.
Kitaplardan keyif almasını,
ders çalışmak istemiyorsa zorlanmamasını 
ama okumayı sevmesini öğret ona. 
Elbet er ya da geç alacaksın biliyorum, 
ama mümkün olduğunca geç al ona bilgisayarı. 
Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, 
sıkılmayı öğret ona, 
sıkılıpda kendini yönlendirmeyi bulmasını.

Doğaya götür onu,
 hayvanlardan korkmaması gerektiğini öğret. 
Arıların bizi sokmasından çok, nasıl bal yaptığını anlat. 
Doğanın kendi içindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, 
yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla.
Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı öğret, 
belki büyüdüğünde bir gece sevgilisine ateş yakar 
ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, 
bunu öğretmemiş diğer sevgililerin aksine…

Şartlar çok zor olsa da 
yalan söylememesi gerektiğini öğret ona. 
Kazandığı elli milyonun 
piyangodan çıkan beş yüz milyardan çok daha keyifli olduğunu öğret. 
Alın terine saygıyı öğret ona.

Aşk acısı çekmenin 
hiç âşık olmamaktan daha güzel bir duygu olduğunu öğret. 
Kendi doğruları üzerinden 
kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini öğret, 
başkalarını da kendi doğruları üzerinden yargılamamayı…

Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, 
söylenenleri kendi eleğinden geçirmesi gerektiğini öğret.
Kendi fikirlerine inanmanın güzelliklerini anlat. 
Hayatı sorgulamayı öğret ona…

Bilginin en büyük güç olduğunu öğret. 
Yapabilirse bunu en büyük fiyata satmasını, 
ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini öğret. 
Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini öğret 
ve haklıyken dik durmasını.

Günün birinde yaptıkları değil 
yapmadıkları için pişmanlık duyabileceğini öğret.

Basit yaşaması gerektiğini öğret ona, 
çay içmekten keyif almayı…
´İstemiyorum´,
´hayır´ demeyi öğret ona, 
istediğinde ise ´istiyorum´ demeyi.

Sevdiğinde ise´seni seviyorum´ diyebilmeyi öğret ona. 
Bir kot pantolon ve tişörtle üniversiteyi bitirmeyi öğret ona. 
Temiz kokmasını…

Sorgusuz sevmeyi… 
El yazısı ile notlar yazmayı… 
Lafı dolandırmamayı… 
Sevdiklerinin hiçbir zaman çantada keklik olmadığını, 
dostluğa yatırım yapması gerektiğini, 
kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını öğret ona. 
Müziği sevmesini, 
sporla barışık yaşamasını.

İşlerin hiçbir zaman bitmediğini söyle ona, 
en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini öğret… 
Ama en çok da kendini sevmesini öğret… 
Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini… 
Kendine çiçek almazsa kimseden çiçek beklememesi gerektiğini… 
Kendine özenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa 
kimsenin onun için yemek hazırlamayacağını… 
Hayatta her şeyden çok kendisinin önemli olduğunu öğret ona…
 
(Aylin Kotil)

Hiç yorum yok: