Pazartesi, Mayıs 01, 2006
HAYATA DOKUNMAK
İnsan yaşamı boyunca anlamamıştır belki,küçük bir dokunuşun değerini.
Ne yazıya dökülen sözcükler,ne ağızdan çıkan bir kelime,
hiçbiri kafi gelmez küçük bir sarılışı tarif etmeye.
Bir yemek tarifi gibi ölçülerini veremezsiniz bardakla,kaşıkla
ya da bir terziye verdiğiniz gibi santim santim,metre metre hesap veremezsiniz.
Hayat daha birşey hissetmemişken,ilk onunla başlar.
Tanımadığımız birinin elleri arasında buluverirsiniz kendinizi
bu sizin için ilk temastır.
Belki de daha önce;tekmelerinizi duymak için,ilk dokunuşu yaşatmıştır başka biri kimbilir.
Doğum sancılarının yorgunluğuyla,yatağa yığılıp kalmış olan anneniz size ilk dokunuşuyla unutmuştur tüm acılarını.
Çocukken,sanki kulaklarımız duymaz,gözlerimiz görmek istemez.
Dokunmak bilemez küçük aklımız sobanın acı veren sıcaklığını.
Yarar,yaramaz ortalıkta koşuşturup,büyük bir gürültüyle odanın camını indirdiğimizde,
küçük bir cam parçasının delice dokunuşu hatırlatır bize,camın ne kadar keskin olduğunu.
Derinin içine iyice işlemeden anlamayız
anneannemizin cam kenarına koyduğu kaktüsün bize ettiğini.
Büyüklerimizden gördüğümüz gibi iki parmağımızı birbirine sürterek
parmağımızı şıklatma işinde de zorlanmıştır bazılarımız.
Mavi beyaz gökyüzü,yemyeşil çayırlar,masmavi deniz kendilerine öylece bakılmasını sevmez,
belki de onlarda hep dokunulmak isterler.
Yosun kokularını doyasıya içine çekmeniz,
bıkıp usanmadan dalga seslerini dinlemeniz kafi gelmez.
Bir dokunuş olmadan sanat ta olmaz belki de,
bir kalemle temas eder parmakla,
beyaz sayfaya değmeden hareket edemez ellerimiz,
resimde boyayla sevişir eller,
dansta tenler birbirine kavuşur,
bir piyanonun tuşlarına dokunmadan hayat bulamaz notalar öylece durduğu yerde.
Ne yediğin balığın tadı vardır;şöyle kollarını sıvamadan,
ne içtiğin çayın;ince belli bardağın beline sarılamadan.
Tek başına saatlerce ağlaman bile yavan kalır,
bir dostun sıcak kolları arasında ağalyan bir diğerinin yanında.
Sevgi ancak dokunarak anlamını bulur hayatında;
küçük kardeşine sıkı sıkı sarılmadan anlayamazsın onu ne kadar sevdiğini,
öyle sıkı sarılırsın ki sanki içine alacak gibi.
Bir öpüşme,sımsıkı sarılma aşkına yardım eder,
ellerin kenetlenmesi bir daha açılmamacasına.
Öpüşürken kokusunu duyarsın,
hala orada olup olamdığını bilmek istermişcesine,
arada bir bakmak istersin,
gözlerini açma!
Dakikalarca bakmasan da yüzüne;sevgilin darılmaz korkma.
Sanal dünya dokunuşun katilidir,
sinsi,
acımasız,
tatlı tatlı süzülür,ekranın arkasından odalarımıza.
Dokunulmazlık duvarları öreriz kolayca dört bir yanımıza,
eksilen her temas,
bir tuğla daha ekler bizim o masum duvarlarımıza.
Teknoloji desen yanıbaşında duran,güleryüzlü bir canavar.
Ne telefondaki ses,
ne mesaj kutularını doldurup doldurup taşıran sevgi sözcükleri,
yerini alamaz içten bir sarılışın.
Bir yere kadar seni mutlu eden mesajlar,
yıllardır cüzdanında bakmaya doyamadığın fotoğraf,
nasıl alabilir yanıbaşında duran sevginin yerini?
Gün gelecek belki detüm bedenin anlaşıp;küçük bir oyun oynamaya kalakacaklar sana.
Gözlerin eskisi gibi görmeyecek sevdiğini,
hatta kulakların duymakta nazlanacak,sevgi sözcüklerini.
Ama bu anlaşmaya bir tek karşı çıkan ellerin;
son nefesine kadar yanında kalacak,artık bumburuşuk olsalar da.
yazar:bilinmiyor
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder