Umut,daha büyük bir hedef,
daha büyük bir duyarlılık,
daha büyük bir beklenti
ve daha büyük bir akılcılık yönünde istenen değişim isteğidir.
İnsanın geçmişi kayıplarla,
geleceği umutlarla doludur.
Umut oldum olası dilek,
istek ve beklentilerle karıştırılmıştır.
Bu dilek,istek ve beklentiler
umut olarak kabul edilseydi;
daha iyi bir araba,
daha iyi bir ev,
daha iyi bir banka cüzdanı,
daha iyi giyim kuşam sahibi olanlar
umut dolu kişiler mi olacaktı?
Bunlar olsa olsa daha fazla tüketme
ve sahiplenme ihtirasına sahip kişiler olacaklardır.
Umudun tanımına mutlaka giren iki şey vardır:
Zaman ve gelecek.
Umut,
ne dündür ve ne de şimdidir.
O hep yarınlarla yaşamayı sever .
Zaten geleceğe bakış,
umudun hamurunda yatmaktadır.
Bu,
yarın ve gelecek beklentisi,
gün gelir
yaşamın bitmesiyle,
umudu,
ölümün ötesine bile taşır.
Asılmakta olan kişinin bile,
ip kopacaktır diye umudu vardır.
Umudun peşine takıla takıla
bir gün mezarlığın kapısını çalarız.
Diğer taraftan da umudunuzu kaybettiğiniz anda
cehenneminizi ölmeden de yaşamaya başlarsınız.
İnsan için,
yaşamı akışına bırakmak;
çabasız,amaçsız ve atılımsız duruma gelmek demektir.
Hiçbir zaman olamayacak bir şeyi ısrarla umut etmek,
insanı devamlı bir karamsarlığa sürükler.
Umut;
umut edilen şeyin,
olabilirliği oranında mutluluk kaynağı olur.
Umut;
büyük bir canlılık,
duyarlılık
ve
olumlu düşünce üretimiyle oluşan bir değişim isteğidir.
Umut;
yaşamaya,
yaşamı güzelleştirmeye eşlik eden bir ruhsal hareketliliktir.
Umut;
varlıklı bir kişi için belki,
yemeğin üstüne yediği bir tatlı olabilir.
Ancak yoksul için,
kuru bir ekmek parçasıdır da.
Dünya üzerinde çok sayıda insan,
umutlarını,
direnme güçlerini
ve
hatta inançlarını yitirip,
köleliklere
ve
bağımlılıklara sarılmak kolaylığına girmektedirler.
İnsan umudunun,
hatta inancının boşa çıkabileceği gerçeğinden
bu deneyimini yaşamazsa
bu duygularının nasıl daha güçlü
ve
bastırılamaz duruma geldiğini anlayabilir?
Ama bir çoğumuz,
korkusunu gizlemek için şarkı söyleyen insan örneği,
çıkardığı gürültülü ezgilerin içinde kaynayıp gidiyoruz.
Boynumuzu tutsaklığa uzatıveriyor,
kulun kulluğuna gönüllü olarak katılıveriyoruz....
Kısacası,
cesaretimiz yoksa,
umut etmeye de hakkımız yok.
Umudunu tümüyle kaybeden insan,
yaşamdan adeta kaçar,
yaşamı kökünden yok etmek ister.
Ardından da yaşamdan kırılan umut,
yıkıcılığa,şiddete,kine,nefrete dönüşür.
Artık yok etmek isteği,
yaşamın,
kendisinin ya da başkasının olduğu
onun için farketmez.
Oysa yaşanan gün nasıl olursa olsun,
beklenen gün her zaman daha güzeldir.
Çünkü insanın geçmişi hep kayıplarla,
geleceği de hep umutlarla doludur.
Ummak,
mutluluk merdiveninin ilk basamağıdır.
Çünkü umut,
yaşam binsının temel harcıdır.
İyice düşünün,karar verin.
İstediğiniz nedir?
Silik,beklentisiz,
havanın esişine,suyun akışına bırakılmış bir yaşam mı?
Ancak düşünen insanın umut etmeye hakkı vardır.
Umut bir yerde de
duyulan değişim isteğidir
ve
insanın yarınlarına borçlanmasıdır.
Unutmayın:
UMUT DÜŞÜNCENİN SALTANATIDIR
kaynak:bilinmiyor
Bu
daha büyük bir duyarlılık,
daha büyük bir beklenti
ve daha büyük bir akılcılık yönünde istenen değişim isteğidir.
İnsanın geçmişi kayıplarla,
geleceği umutlarla doludur.
Umut oldum olası dilek,
istek ve beklentilerle karıştırılmıştır.
Bu dilek,istek ve beklentiler
umut olarak kabul edilseydi;
daha iyi bir araba,
daha iyi bir ev,
daha iyi bir banka cüzdanı,
daha iyi giyim kuşam sahibi olanlar
umut dolu kişiler mi olacaktı?
Bunlar olsa olsa daha fazla tüketme
ve sahiplenme ihtirasına sahip kişiler olacaklardır.
Umudun tanımına mutlaka giren iki şey vardır:
Zaman ve gelecek.
Umut,
ne dündür ve ne de şimdidir.
O hep yarınlarla yaşamayı sever .
Zaten geleceğe bakış,
umudun hamurunda yatmaktadır.
Bu,
yarın ve gelecek beklentisi,
gün gelir
yaşamın bitmesiyle,
umudu,
ölümün ötesine bile taşır.
Asılmakta olan kişinin bile,
ip kopacaktır diye umudu vardır.
Umudun peşine takıla takıla
bir gün mezarlığın kapısını çalarız.
Diğer taraftan da umudunuzu kaybettiğiniz anda
cehenneminizi ölmeden de yaşamaya başlarsınız.
İnsan için,
yaşamı akışına bırakmak;
çabasız,amaçsız ve atılımsız duruma gelmek demektir.
Hiçbir zaman olamayacak bir şeyi ısrarla umut etmek,
insanı devamlı bir karamsarlığa sürükler.
Umut;
umut edilen şeyin,
olabilirliği oranında mutluluk kaynağı olur.
Umut;
büyük bir canlılık,
duyarlılık
ve
olumlu düşünce üretimiyle oluşan bir değişim isteğidir.
Umut;
yaşamaya,
yaşamı güzelleştirmeye eşlik eden bir ruhsal hareketliliktir.
Umut;
varlıklı bir kişi için belki,
yemeğin üstüne yediği bir tatlı olabilir.
Ancak yoksul için,
kuru bir ekmek parçasıdır da.
Dünya üzerinde çok sayıda insan,
umutlarını,
direnme güçlerini
ve
hatta inançlarını yitirip,
köleliklere
ve
bağımlılıklara sarılmak kolaylığına girmektedirler.
İnsan umudunun,
hatta inancının boşa çıkabileceği gerçeğinden
bu deneyimini yaşamazsa
bu duygularının nasıl daha güçlü
ve
bastırılamaz duruma geldiğini anlayabilir?
Ama bir çoğumuz,
korkusunu gizlemek için şarkı söyleyen insan örneği,
çıkardığı gürültülü ezgilerin içinde kaynayıp gidiyoruz.
Boynumuzu tutsaklığa uzatıveriyor,
kulun kulluğuna gönüllü olarak katılıveriyoruz....
Kısacası,
cesaretimiz yoksa,
umut etmeye de hakkımız yok.
Umudunu tümüyle kaybeden insan,
yaşamdan adeta kaçar,
yaşamı kökünden yok etmek ister.
Ardından da yaşamdan kırılan umut,
yıkıcılığa,şiddete,kine,nefrete dönüşür.
Artık yok etmek isteği,
yaşamın,
kendisinin ya da başkasının olduğu
onun için farketmez.
Oysa yaşanan gün nasıl olursa olsun,
beklenen gün her zaman daha güzeldir.
Çünkü insanın geçmişi hep kayıplarla,
geleceği de hep umutlarla doludur.
Ummak,
mutluluk merdiveninin ilk basamağıdır.
Çünkü umut,
yaşam binsının temel harcıdır.
İyice düşünün,karar verin.
İstediğiniz nedir?
Silik,beklentisiz,
havanın esişine,suyun akışına bırakılmış bir yaşam mı?
Ancak düşünen insanın umut etmeye hakkı vardır.
Umut bir yerde de
duyulan değişim isteğidir
ve
insanın yarınlarına borçlanmasıdır.
Unutmayın:
UMUT DÜŞÜNCENİN SALTANATIDIR
kaynak:bilinmiyor
Bu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder