Cuma, Ekim 30, 2009

HANIMLAR !!!

Unutmayın...
Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur.
'Bir ev mobilyaların üzerine
'seni seviyorum' yazabildiğinde gerçek bir ev olur .'
Yıllardır her hafta sonu,
'aman biri çıkıp geliverirse' diye
en az sekiz saatimi
her şeyin mükemmel görünmesine harcıyordum.
En sonunda anladım ki,
hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok;
hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar !
ŞİMDİ,
insanlar ziyarete geldiğinde,
kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum;
İnsanlar,
benim daha çok dışarda hayatımı yaşarken
ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer.
Bunu hala keşfedemediyseniz,
lütfen tavsiyelerime kulak verin.
Hayat kısa, tadını çıkarın !
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .......
ama onun yerine
bir resim yapmak,
bir mektup yazmak daha iyi değil mi,
kurabiye ya da bir kek pişirmek,
bir tohum ekmek toprağa,
istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ?
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,
ama bilin ki çok zamanımız yok . . . .
içilecek bir kahveyle,
yüzülecek bir nehir,
tırmanılacak bir dağ,
dinlecenek bir müzik,
okunacak bir kitap,
dedikodu yapılacak arkadaşlar,
sürdürülecek bir hayat .
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,
ama bilin ki
dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda,
saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla,
karla, sizi ıslatacak yağmurla...
Bu gün bir daha yaşanmayacak.
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,
ama hep aklınızda bulunsun,
yaşlılık bir gün gelecek
ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek . . .
Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde
- ki hepimiz mecbur gideceğiz -
geride daha çok toz bırakacağız !
Bunu hayatınızdaki kadınlarla paylaşın.
Topladıklarınız değil,
nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...

(çok beğendiğim maillerden biri)

(kaynak:mailler)

Pazar, Ekim 25, 2009

Mimar Sinan'in Şifresi


Gelin size Sinan'ın,
Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını anlatayım.
Sizleri,
büyük ustanın kalfalık eserim dediği
Süleymaniye'nin şifreleriyle tanıştırayım.
Akıllara durgunluk verecek
gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.

Süleymaniye Camii,
Kanuni Sultan Süleyman tarafından
imparatorluğun
gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.
Bu görev,
tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan'a verildi.
Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi.
Ancak 7 yıllık bu uzun süre
Kanuni'nin canını sıkmıştı.
Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını
anlamamıştı.
O sırada her taraftan da
dedikodular yağmaya başladı Sultan'a.
'Sinan caminin ortasında oturuyor
ve nargile tüttürüyor'
dediler Muhteşem Süleyman'a.
Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için
bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti.

Muhteşem yapının içine girdiğinde
Sinan tam da söylendiği gibi
caminin ortasında oturmuş
nargilesini tüttürmekteydi.
Sultan gözlerine inanamadı.
Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle
''Bu ne iştir Mimarbaşi'' diye haykırdı.
Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede
tömbeki yoktu.
İçtiği sadece suydu.
Usta mimar,
nargilenin fokurtularını dinleyerek
caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu.
Mihraptaki imamın sesini,
aynı oranda bütün camiye
nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu.
Bunun için Anadolu'nun değişik köşelerinden
65 tane dev turşu küpü getirtti.
Bu küpleri içleri boş,
ağızları dışarıya gelecek şekilde
kubbenin eteklerine dizdirdi.
Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı.
Sesi,
yüzlerce metrekarelik mekanın
her köşesine,
en iyi şekilde yaymayı başarmıştı.
Kanuni de,
Sinan'ın niyetini anlamış,
ustasını hemen bağışlamıştı.

Mimar Sinan yapının içine
bir de hava koridoru inşa etti.
Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda,
Süleymaniye
275 dev kandille aydınlatılıyordu.
Sinan,
bu kandillerden çıkan is
camiye zarar vermesin
ve cemaati rahatsız etmesin diye
orta kapının üzerine
küçük bir odacık yaptırdı.
Binanın değişik köşelerine açtığı
oyuklardan giren islerin
bu odada toplanmasını sağladı.

Şaşırdınız değil mi?
Durun, daha bitmedi…
Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine
özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan.
Odada toplanan islerden,
dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.
Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz
o muhteşem kalem işleri,
yazılar, süslemeler,
caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan
o mürekkeple yapıldı.
Tekrar altını çiziyorum,
bunlar
günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle,
teknolojisiyle yapıldı.

Son bir şifre daha var..
Hani oyuklar var dedim ya
isin bir odada toplanmasını sağlayan,
hava akımını içeri alan.
Dışarıya çıkıp
o iki oyuktan içeriye baktığınızda,
birinden caminin içindeki Allah,
diğerinden ise Muhammed yazılı
dev levhaları görürsünüz.
Ayrıca
Süleymaniye'nin hangi köşesini,
hangi duvarını,
hangi açısını
ölçerseniz ölçün,
sayısal olarak karşınıza
Allah kelimesinin ve
katlarının çıktığını görürsünüz.

Alın işte size sırlarla,
şifrelerle dolu bir mabet.
Da Vinci şifresini yaya bırakacak bir maharet.

(kaynak:mailler)

Cumartesi, Ekim 24, 2009

Çarşamba, Ekim 21, 2009

ÖNÜNDE UMUT,
ARKANDA PİŞMANLIK OLMASIN !
TIK, TIK, TIK...
-KİM O?
-HAZIRLAN GİDİYORUZ.
-SEN KİMSİN? NEREYE GİDİYORUZ?
-SIRAN GELDİ. GERÇEK EVİNE GİDİYORUZ.
-GERÇEK EV Mİ? SEN! YOKSA!
-EVET. HADİ GİDELIM.
-DUR BİR DAKİKA..BİR SÜRÜ YARIM İŞİM VAR.
-İŞ YARIM KALMAZ. BİRİLERİ TAMAMLAR. OYALANMA ARTIK.
-ÇOCUKLAR, ONLAR DAHA ÇOK KÜÇÜK, BARİ VEDALAŞSAYDIM.
-SEN OLMADAN DA BÜYÜRLER, HADİ BEKLIYORLAR.
-BEKLİYORLAR MI? ONLAR DA KİM?
-GİDİNCE GÖRÜRSÜN.
-ANLADIM. ANLADIM AMA KALBİNİ KIRIP,
GÖNLÜNÜ ALAMADIKLARIM,
İYİLİĞİNİ GÖRÜP KARŞILIK VEREMEDİKLERİM VAR.
ANLAYACAĞIN BORÇLU GİTMEK İSTEMİYORUM.
-BUNU ZAMANINDA DÜŞÜNSEYDİN!
-ZAMANINDA MI? İYİ DE BEN DAHA ZAMANIM VAR SANIYORDUM.
-HEPİNİZ AYNISINIZ.. ZAMAN DEDİĞİN, İÇİNDE BULUNDUGUN AN..
BUNUN ÖTESİ YOK.
-KEŞKE, KEŞKE....
-DEVAM ETME. BUGÜNÜ YAŞARKEN HEP YARIN VAR GİBİ DAVRANDIN.
ÜSTÜNDEKİ ÜNİFORMANIN SORUMLULUKLARI VAR..
YERİNE GETİRMEDİN..
BU SANA BİR UYARIYDI.
ŞİMDİ GİTMİYORUZ...
AMA HER AN GİDEBİLİRİZ..
BİR DAHA GELDİĞİMDE
ÖNÜNDE UMUT,ARKANDA PİŞMANLIK OLMASIN !

(kaynak:mailler)

Pazartesi, Ekim 19, 2009


(kaynak:mailler)

Perşembe, Ekim 15, 2009

PENCERE KENARI

Bu yazıyı okumanız sadece 30 saniyenizi alacak
ve sonunda hayata ve ilişkilere bakış açınız değişecek.!!!
İleri derecede hasta iki adam
aynı hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin
her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu,
ciğerlerindeki suyun süzülmesi için.
Bu hastanın yatağı
odadaki tek pencerenin tam yanındaydı.
Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı.
Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur,
eşlerini, ailelerini, evlerini,
işlerini, askerlik anılarını,
tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
Pencerenin yanındaki hasta,
her öğleden sonra
oturmasına izin verdikleri saati
diğer hastaya
pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.
Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı,
dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için.
Pencere,
içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu.
Ördekler ve kuğular gölde yüzerken
çocuklar model botlarını suda yüzdürüyorlardı.
Genç aşıklar,
gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında
kol kola dolaşıyorlardı.
Ulu ağaçlar etrafı süslüyor,
uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu.
Pencere kenarındaki adam
bunları muhteşem bir detayla anlatırken,
odanın diğer ucunda yatan adam
gözlerini kapar
ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.
Sıcak bir öğleden sonra,
pencerenin yanındaki adam
geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti.
Diğer adam bando seslerini duyamasa bile
hayalinde canlandırabiliyordu,
pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
Günler ve haftalar geçti.
Bir sabah
banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire
pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniniyle karşılaştı:
uykusunda, huzur içinde ölmüştü.
Hüzünlendi,
hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı.
Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez,
diğer hasta
pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının
mümkün olup olamayacağını sordu.
Hemşire, memnuniyetle isteğini yerine getirdi,
hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra
onu yalnız bıraktı.
Yavaşca,
duyduğu acıya aldırmadan,
bir dirseğine yaslanarak
dışarıdaki dünyaya bakmak üzere
yatağından doğruldu adam.
Sonunda,
dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti.
Pencereden dışarı bakabilmek için
yavaşca dönmeye zorladı kendisini.
Pencere, boş bir duvara bakıyordu.
Adam hemşireye,
vefat eden oda arkadaşının
pencerenin dışında görünen
harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin
ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabı,
ölen adamın kör olduğu
ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi.
'Sanırım seni cesaretlendirmek istedi' dedi.

Epilog: Diğer insanları mutlu etmek
çok büyük mutluluk getirir,
kendi durumunuz ne olursa olsun.
Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir,
paylaşılan mutluluklar ise iki katı artar.
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız,
sahip olduğunuz ve
paranın satın alamayacağı her şeyi paylaşın.

Bu gün bize bir hediyedir.

(kaynak:mailler)

Pazartesi, Ekim 12, 2009

SEVGİLİ GÜNLÜK

Herkes, herşey altüst oldu,
güvenebileceğim dostlarımdan sadece Brutus kaldı.
Julius Sezar, İÖ 40


*
Sevgili günlük, bizim imparator iyice sapıttı,
“Ülkenin etrafına duvar örün!" diye tutturdu.
Yok artık daha neler..
Bu adam ya ülke sınırlarını bilmiyor ya da bizimle kafa buluyor.
Mimar Wung-zu, İÖ 200


*

Sevgili günlük,
içimden bir ses Ay’a gidilecek,
Roma bölünecek falan diyor.
Hatta İkiz Kuleler yıkılacak da diyor da,
ben bu “İkiz Kuleler” nedir onu çıkaramadım,
haydi hayırlısı...
Nostradamus, 1550


*
Sevgili günlük,
senden başka derdimi anlatabileceğim kimse yok!
Alt tarafı bir elma ya!
Bir elma kadar değerim yokmuş iyi mi...
Adem

*
Sevgili günlük,
Kraliçe’nin sponsorluğunda aylarca okyanuslarda dolandım,
bula bula Hindistan’ı buldum.
Şansımı...
Ben şimdi Kraliçe’ye ne dicem ya?
Dalga geçmez mi benimle,
"Kristof Efendi Hindistan’i mı buldun, tebrik ederim!" diye?
Kristof Kolomb, 1492

*
Sevgili günlük,
bir yemin ettim ki dönemem.
Hippokrat İÖ 400


*
Sevgili günlük,
bugün çocuklara hediyeler dağıttım.
Noel Baba, 31 Aralık

(kaynak:mailler)

Cuma, Ekim 09, 2009

HİH HOH HOH HAAAAA!!!!!!

Yeni mahallesinde
kahvede sohbet eden adama arkadaşları:
''Senin aile yaşantına hayranız,
eşin ve çocuklarınla çok mutlu bir yaşantın var.
Karının bir dediğini iki etmiyorsun.
Bu mutluluğunun sırrını bize de anlat
yoksa pısırık olduğunu düşüneceğiz.''
derler.
''Kısaca anlatayım..'' der adam.
''Düğünümüz bittikten sonra karım kendi atına,
ben de kendi atıma bindik evimize doğru gidiyoruz.
Benim bindiğim atın ayağı takıldı ve sendeledi.
Karım eğildi ve benim atıma 'Bir'dedi.
Biraz daha ilerledik
ve benim atımın ayağı tekrar takılıp tökezlediği zaman eşim
tekrar eğilip atıma 'İki' dedi.
Az sonra atım tekrar aynı şekilde tökezleyince
eşim atından indi ve at'a 'Üç' dedi
ve çeyizinden tabancasını çıkartıp
atımı alnından vurdu.
Ben şok olmuştum...
Eşime bir hışımla çıkıştım
''Yazık değil mi ata,
neden vurdun kadın,
manyak mısın sen?'' diye bağırdım...
Karım arkasını döndü ve bana 'Bir' dedi.
Ve o günden sonra
karımın bir dediğini iki etmedim.

Pazartesi, Ekim 05, 2009

ANNE

Bir erkek çocuğun kaleminden çıkmış bu yazıyı
siz de okuyun lütfen...
ANNE,
Dünyada karşılık beklemeden börek yapan tek insandır .
Karşılıksız sevginin ete kemiğe bürünmüş halidir !
Ne kadar üzsen de
10 dakka sonra seni affeden zarif bir türdür,
yağlı bile olsa tiksinmeden saçını okşayan,
kucağına yatıran,
öpüp koklayan tek varlıktır,
meleğin süt verebilenidir.
Yarasın diye
muhallebinin içine ciğer katarak
çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır.
Yemek yemeyen çocuğun dikkatini çekmek için
elindeki tencere ve tavalarla maymunluk yapabilen kişidir.
Kafayı çocuklarıyla bozmuş,
göbek bağı kopsa da yürek bağı asla kopmayan,
sevgi dolu fedakar insan dişisidir.
Bulaşık,ütü, vb yaparken bile
otomatik olarak çene çalan,
kendi kendine konuşan,
anne ne diyon dediğinizde
'sen kendi isine bak,
bi de senle uğraşmayayım şeklinde asortik cevaplar verendir,
"Ulen eve bi saat geç gelsek vır vır vır"
şeklinde karı dırdırı denen mereti
erkeklere daha küçükten belletendir.
Yemek uzmanı, düzen insanı,
bilgili, kültürlü - her şeyi bilen şahsiyettir.
Yavrularını yol tarafından değil,
kaldırım tarafından yürütendir.
Dizi dizi incidir
lakin gerektiğinde laf sokma dalında da birincidir.
Sevgiliden ayrılma haberi verildiğinde,
"amaaan ben sana daha güzelini bulurum"
diyebilen komik bir karakterdir,
''Oğlum/kızım aradım yoktun.
Ben de mesaj atayım dedim sana.
Gelince ara beni emi aslan evladım.
Şapkasız çıkma o karılarla.
Kara börülcem benim öptüm annen''
şeklinde mesajlar atabilen,
teknolojiyi ısrarla reddeden,
kabullenemeyen,
kafasına göre yorumlayan bilişim düşmanıdır,
ama...ama
dünyanın en güzel kucağına sahip,
en güzel kokan,harikulade bir varlıktır.
Olmadık yerlerde
"iyi ki doğurmuşum ulen seni!" diyen
ve benim hatırıma
benimle freddy mercury dinleyen bir sabır ağacıdır.
Evlatlarını asla ayırmayan,
aynı zamanda birbirinden koruyan güç abidesidir.
Evde biryere uzandığınız an
orada temizlik yapacağı tutan,
temizlik konusunda kayışı kopardığından
temizlikçi gelecek diye evi temizleyen
balans ayarı kaçmış temizlik kaynağıdır,
Mutfakta yaşayan,
evde herkesi idare eden bi tür canlıdır,
İyiliğin,
merhametin,
acaaip bir şefkatin,
sadakatin,
sevginin güçlerini birleştirdiği sonsuz kişidir !!
Oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce,
çocuğu mezun olunca,
çocuğu gol atınca,
çocuğu hasta olunca,
çocuğu askere gidince,
asmalı kabağı seyredince,
dolar yükselince
velhasıl buna benzer bissürrü şeye ağlayabilen,
bu yazıyı okurken duygulanıp - gözleri dolabilen,
ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır.


son kiiii uc dort;
uzakta dursa da yakın hissedilen,
canı hep istenen,
asla vazgeçilmeyen,
dizinin dibinde olmak istenen,
evlatların varlığını varlığına armağan edebileceği,
ıslak - kuru ama heeeep duygulu
en önemlisi; sağı solu oynamayan tek kadın.

(kaynak:mailler)
(hepsi böyle mi acaba?
dün tv'de izledim
kadın resmen 7 yaşındaki oğlunu istemiyordu.
pes dedim yav)

Pazar, Ekim 04, 2009

HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan herşeyden uzak durun.
34. ALLAH herşeyi iyileştirir.
35. Bir durum iyi veya kötü olsun,
nasılsa değişecektir.
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok,
haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
38. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman,
bunun için ALLAH'a şükredin.
39. Maneviyatınız daima mutludur.
Öyleyse mutlu olun.

SONUNCU ANCAK ÖNEMLİ:

40. Lütfen bu dilekleri önemli saydığınız herkesin okumasını sağlayın.

Cuma, Ekim 02, 2009

SOSYAL YAŞANTI:

25. Ailenizi sık arayın.
26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
27. Herkesi herşey için affedin.
28. 70 yaşından büyük
ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin
ve tanımadığınız en az 1 kişiye "GÜNAYDIN" deyin.
30. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni ilgilendirmez.
31. Hasta olduğun zaman işin sana bakmamalı.
Arkadaşların bakmalı.
Onlarla temasta olun.
(kaynak:mailler)
(buradan nilsu'muzun anne ve babasına sesleniyorum:
çooooooooooooooooook özledik.
bilmem anlatabildim mi?
hepinizi öpüyorum.)