Perşembe, Ekim 15, 2009

PENCERE KENARI

Bu yazıyı okumanız sadece 30 saniyenizi alacak
ve sonunda hayata ve ilişkilere bakış açınız değişecek.!!!
İleri derecede hasta iki adam
aynı hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin
her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu,
ciğerlerindeki suyun süzülmesi için.
Bu hastanın yatağı
odadaki tek pencerenin tam yanındaydı.
Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı.
Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur,
eşlerini, ailelerini, evlerini,
işlerini, askerlik anılarını,
tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
Pencerenin yanındaki hasta,
her öğleden sonra
oturmasına izin verdikleri saati
diğer hastaya
pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.
Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı,
dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için.
Pencere,
içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu.
Ördekler ve kuğular gölde yüzerken
çocuklar model botlarını suda yüzdürüyorlardı.
Genç aşıklar,
gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında
kol kola dolaşıyorlardı.
Ulu ağaçlar etrafı süslüyor,
uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu.
Pencere kenarındaki adam
bunları muhteşem bir detayla anlatırken,
odanın diğer ucunda yatan adam
gözlerini kapar
ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.
Sıcak bir öğleden sonra,
pencerenin yanındaki adam
geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti.
Diğer adam bando seslerini duyamasa bile
hayalinde canlandırabiliyordu,
pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
Günler ve haftalar geçti.
Bir sabah
banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire
pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniniyle karşılaştı:
uykusunda, huzur içinde ölmüştü.
Hüzünlendi,
hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı.
Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez,
diğer hasta
pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının
mümkün olup olamayacağını sordu.
Hemşire, memnuniyetle isteğini yerine getirdi,
hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra
onu yalnız bıraktı.
Yavaşca,
duyduğu acıya aldırmadan,
bir dirseğine yaslanarak
dışarıdaki dünyaya bakmak üzere
yatağından doğruldu adam.
Sonunda,
dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti.
Pencereden dışarı bakabilmek için
yavaşca dönmeye zorladı kendisini.
Pencere, boş bir duvara bakıyordu.
Adam hemşireye,
vefat eden oda arkadaşının
pencerenin dışında görünen
harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin
ne olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabı,
ölen adamın kör olduğu
ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi.
'Sanırım seni cesaretlendirmek istedi' dedi.

Epilog: Diğer insanları mutlu etmek
çok büyük mutluluk getirir,
kendi durumunuz ne olursa olsun.
Paylaşılan dertler yarısı kadar üzüntü verir,
paylaşılan mutluluklar ise iki katı artar.
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız,
sahip olduğunuz ve
paranın satın alamayacağı her şeyi paylaşın.

Bu gün bize bir hediyedir.

(kaynak:mailler)

Hiç yorum yok: