Çarşamba, Mart 03, 2010

çocuğu ve torunu olan herkese ......


Hep söylüyorum,
biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi,
grip "Yatınca geçer"di,
başın ağrıyorsa "Çocukların başı ağrımaz" denirdi,
uykun kaçıyorsa "Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün"
şeklinde konu halledilirdi!
Okuma yazmayı öğrenemiyorsan
ya, "Tembel"din ya "Yavaştan,sağlam sağlam öğreniyor"dun!
Hüzünlü bir çocuksan "Yazar olacak herhalde" derlerdi,
yerinde duramıyorsan,
etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı,
susup otururdun.
Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar.
Çünkü sonra sonra,
koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı',
okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik',
hüzünlüyse 'depresif',
aşırı hareketliyse 'hiperaktif'
diye nitelendirilmeye başlandı
ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler!
O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular?
Emo!
Emo ne?
Hani beş-altı yıldır etrafta
saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan,
miskin görünüşlü,
asık suratlı,
beti benzi atmış, sıska,dar pantolonlu,
converse'li, siyah ojeli ergenler var ya...
Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar.
Aha onlar Emo!
Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği,
bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu,
topluma uyum sağlayamadıkları için
böyle takıldıkları söyleniyor.
Bizim zamanımızda punk vardı ya,
onun gibi bir akım,
ama bir halta yaramayanı!

*HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM*
Ay kıyamaam!
Zamanında,
kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken
10 gün emo takılmışlığım vardır!
Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum
ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde,
evin o köşesinden bu köşesine
oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım.
Saçımı taramadım, denize gitmedim,
sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim.
Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp
herkesin keyfini kaçırdım.
Bir akşamüstü,
balkonda otururken annem
"Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa..."
şeklinde pedagojik bir açılım yaptı.
"Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız"
cevabımın üzerinden
sanırım birkaç saniye geçmişti ki,
acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım.
Annem,
her Türk annesinin uzmanı olduğu
'mıncırma' hamlesini
oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti.
Mıncırma, malumunuz
evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse,
ancak tekdir ile de uslanmıyor
ve hakkı kötekse kullanılan,
konu komşu,
bitişik ev duyar ihtimaline karşı
avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir.
Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir,
elle kavranır ve et, 180 derece çevrilir!
Hemen ardından,
daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken,
annem kısık sesle,
yüzünü yüzüme yaklaştırarak
"Alırım ayağımın altına" diye başladı
ve "Karnın tok sırtın pek!
Aklını başına topla!
Sıkılıyorsan da git bakkala evin alışverişini yap,
sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir,
akşam misafir var, hadi yallah..." şeklinde bitirdi!

*NE DERDİM KALDI NE DE TASAM*
Malumunuz eti mıncırılan ergen
olay yerinde fazla kalamaz,
mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar,
arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir.
Mıncıran mutlu,
mıncırılansa artık efendi bir insandır!
Aynen öyle oldu.
Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam!
Emo'luğum o gün bitti,
bu yaşa kadar da hep mutlu mesut,
uyumlu, üretken biri olarak yaşadım.
Şimdinin sokakta bira içen,
gelen geçenden ihtiyacı var diye değil,
hayat tarzı sandığı için para dilenen,
dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp,
bunalım takılıp
bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında,
bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki.
Ohoo...
Muma dönerdi hepsi!
Bir kere her şeyden önce
bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri
bir eşek tıraşına götürürlerdi, kesin!
Ülkenin gençlerine bak.
Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar,
polise atsın diye eline taş verilenler,
bir de emo'lar!
Gelecekten çok umutluyum çok!

(kaynak:mailler)

(evet!şimdiki gençlerin bir kısmına
bir şeyler oluyor ama;
bu yöntem de ne derece doğru bence tartışılır.
böyle gençlerin yanı sıra
güvenebildiğim çok gençler var
bu da;yazıyı size aktaran benim düşüncelerim)

Hiç yorum yok: